BİLİNÇLİ MÜSLÜMAN FAZLA YOK

Erbakan Vakfı İnegöl İlçe Temsilciliği’nin düzenlediği program ile İnegöllüler ile buluşan Prof. Dr. Cevat Akşit, “Adı Müslüman olan çok da gerçek anlamda bilinçli Müslüman çok fazla yok” dedi.

Yayınlama: 02.01.2017
807
A+
A-

Erbakan Vakfı İnegöl İlçe Temsilciliği’nin düzenlediği, “Sorumlu Aile Sorunsuz Gençlik” adlı konferansın konuğu Prof. Dr. Cevat Akşit oldu.

 

Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Erbakan Vakfı İnegöl İlçe Temsilciliği Başkanı İlhan Baykan, “Yoğun kış şartlarına rağmen İnegöl’ümüze teşrif eden misafirimiz Prof. Dr. Cevat Akşit hocamıza ve siz değerli katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. Vakfımızın organize etmiş olduğu ‘Sorumlu Aile Sorunsuz Gençlik’ adlı konferansımıza hoş geldiniz. Erbakan Vakfı İnegöl İlçe Temsilciliği olarak Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın ortaya koymuş olduğu Milli Görüş ilkeleri çerçevesinde ilmi, ahlaki, iktisadi ve siyasi alanlarda çalışmalar yapmaktayız. Bu çalışmalarımızın gayesi tüm insanlığın dünya ve ahret saadetini temin etmektir. Dünya siyonizminin hedeflerine doğru hızla ilerlediği ve bunun gerçekleşmesi için tüm İslam coğrafyasında yapılan yıkımlar, fitneler, savaşlar ve gözyaşlarına karşılık bizler de ümmet bilinci ile İslam kardeşliğini temin ederek bu noktalarda hamleler yapacağız. Erbakan hocamızın D-8 İslam Ülkeleri Birliği kurduğu gibi halkayı genişleterek D-60 İslam Birliği’ni kuracak ve bu çalışmalara hız vereceğiz” dedi.






 

Baykan’ın ardından kürsüye çıkan Prof. Dr. Cevat Akşit, katılımcılara önemli bilgilendirmelerde bulundu.

 

Akşit, “Adı Müslüman olan çok da gerçek anlamda bilinçli Müslüman çok fazla yok. O bakımdan güzel bir Müslüman olmayı bize nasip ettiği için Allah’a hamd ediyoruz. Güzel bir Müslüman, güzel bir evlat, güzel bir ailenin esasları Kur’an’da belirtiliyor. O’nun bize tebliğ edicisi, açıklayıcısı, sözleriyle, davranışlarıyla Muhammed Mustafa (SAV)’ya bakacağız. Bir Müslümanın en büyük hedefi Allah rızasını kazanmak, Peygamberin şefaatine nail olmak ve ebedi âlemde ebediyen mutlu olmaktır. Bunun yolları var. Allah’ın rızasını kazanma yollarına Kur’an-ı Kerim’de ‘Allah yolu’ deniyor. Bu Allah’ın rızasını kazanma yolları bir hayli var. Mesela; bir kimse namaz kılmak üzere camiye giderse Allah yoludur. Biz Allah yolu deyince Çanakkale’yi hatırlıyoruz. En başta o gelir ama başkaları da var. Allah yolunda ayağı, yüzü tozlananı Allah-ü Teâlâ kıyamet gününde yüzünü her türlü şeylerden emin kılar, güvende kılar. Allah, ayakları Allah yolunda tozlanan kimsenin ayaklarını cehennem ateşinden emin kılar. Bunlar hep hadistir.”

 

 “Bir sahabe diyor ki; Cuma namazına camiye gidiyordum, arkadaşıma rastlandım, beni görünce ‘kimin Allah yolunda iki ayağı tozlanırsa Allah onu cehennem ateşine haram kılar, sen de bu yoldasın’ dedi. Peygamberimiz (SAV) sefere çıkmıştı, bizim gibi konforlu yataklarda yatmadı, basit bir odada yerde minder üzerinde ömrünü geçirdi, onun üzerinde de uzanıp yatamadı, her günü cihat meydanlarında geçti. Bizim inancımıza göre cihat toprak kazanmak için yapılmaz. Tüm insanlar Adem ile Havva’dan yaratılmışlardır ve hepimiz kardeşiz. Bazı adamlar yaradan Allah’a küfrediyor, O’nu tanımıyor, kâinatı O’nun aşkına yarattım dediği Muhammed Mustafa’ya küfrediyor, tanımıyor. Böyle bir dünyadayız. Müslümanlar da bu insanlara; ‘insan ol’, ‘sen böyle yaratıldın, insanca yaşa’ demek için, insanlığı öğretmek için cihat ederler. Toprak kazanmak için değil… Böyle bir cihada çıkarken genç bir delikanlı gelip ‘ben de katılacağım’ demiş. Allah’ın rızasının kazanılacağı en kestirme yol cihattır. Peygamberimiz sormuş; ‘evli misin?’, genç ‘evet, 3 çocuğum var’ demiş. Peygamberimiz ‘onları kime bıraktın’ diye sormuş, genç ‘Allah’a bıraktım Ya Resulallah’ demiş. Peygamberimiz gence demiş ki; ‘Haydi dön, bu çocukların terbiye ile yetişmeleriyle uğraş. O da senin cihadındır’ demiş. Çocuk yetiştirmek, onları terbiye etmek Çanakkale’de düşmanla boğaz boğaza savaşmakla aynıdır. Peygamberimiz böyle ifade ediyor. Biri çok pahalı, birisi çok ucuz demeyin. Evlat yetiştirmek Çanakkale’de savaşmaktan daha zordur. O hemen 1 ayda, 1 günde, 1 haftada bitmiyor. Bir ebeveyn, doğumundan ölümüne kadar çocuğuna eğitim, terbiye, müdahale hakkına sahiptir. Bu konuda beceriksiz ve görevlerini yapmayan bir ebeveyn iseniz ebedi âlemde rahat edemezsiniz. Onun için dön, git, onlarla meşgul ol demiştir Peygamberimiz…”

 

 “Kur’an-ı Kerim’de gençlerin eğitiminden bahseden ayetler var. Mesela Hz. İbrahim’in babası ile macerası… Babası put yapıp satarmış, İbrahim (A.S.)’ı da put satmaya göndermiş. Ötekiler satar parasını getirirmiş. Ama Hz. İbrahim, sokaklarda dermiş ki; ‘Hiçbir işe yaramayan putları almak isteyen varsa alsın’ dermiş. Böyle deyince kim alır? Beş kuruş kazanmadan evine dönermiş. Annesi onu mağaraya koymuş. Bir günde 1 aylık, 1 ayda 1 yıllık yetişmiş. Allah ona hızlı gelişme vermiş. Genç olarak çıktıktan sonra çocukları kesen adamın şerrinden kurtulmuş. Babasının karşısına geçmiş; ‘sen bu işe yaramaz şeyleri tanrı mı ediniyorsun’ demiş. Biz Müslüman olarak ezbere yaşıyoruz. Anamız-babamız Müslüman hacı diye beleş Müslümanlığı bulduğumuz için ezbere yaşıyoruz. Sorsam mahcup olursunuz. Kaç kişi Kur’an-ı Kerim’in baştan sona tefsirini okudu? Kaç kişi? Müslümanız ama tabi olduğumuz kitabın içerisinde ne var bilmiyoruz. Camideki hocaya teslim oluyoruz. Ya camideki hoca bilmiyorsa, yanlış söylüyorsa? Söylediğimiz yalanı seçecek adam yok. Öyle ezbere Müslümanız. Adımız Müslüman ama bilmeden. Peygamberin nasıl adam olduğunu, Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali’nin nasıl adam olduğunu, Allah’ın övdüğü sahabelerin nasıl adam olduğunu kim okudu? İslam tarihini vaizler okumadı, biz niye okuyalım deme, boş ver vaizi. Her koyun kendi bacağından asılır, sen hesap vereceksin. Hocanın görevi okumak, kendini yetiştirmek ama o kendini yetiştirmemişse ne olacak? Müftü efendi bana darılmasın. Camide ‘kardeş olun, birlik olun, temiz olun, birbirinizi sevin’ deniyor, sevdik hocam. Ama adam namaz kılmayı, secde etmeyi bilmiyor. Peygamberimiz; ‘secde 7 aza üzerine olur’ diyor. Burun, alın 1, iki el 3, iki diz 5, iki ayak parmakları 7… Ben imam gördüm secdede ayakları havada seremoni oynuyordu. Peygamber diyor ki; parmak uçları yere değecek. Yere değmezse secde olmaz. İmamın secdesi yok, cemaatin secdesi yok. Ben de söylemedim, fitne kopacak, kavga çıkacak. Müftüye gidip söyledim, kontrol etmesini istedim. Ben ne desem siz misafir diye saygı duyacaksınız. Duymayın, itiraz edin. Söylediğim sözlere itiraz serbest. Camide konuştuğum zaman siz de bileceksiniz, ben de sizin bildiğinizi bilerek dikkatli çıkacağım. Ama sallıyorum, gidiyor, Allah ömür versin diyor. Palavra sıkıyorum haberi yok. Vakıftaki kardeşlerimizi tebrik ediyorum, beni bilgi vermem için çağırdılar. Adım hoca. Kendim hoca olmasam da hocaların yanında yetiştim. Durumum müsaitse gitmek zorundayım. Bu yaştayım evde kalamıyorum. İhtiyarım diyorum dinlemiyorlar. Teklif gelince de geri çeviremiyorum farz-ı ayn… Hocaya farz-ı ayn, bize rahat demeyin. Her biriniz aile reisisiniz ya da evlenip aile reisi olacaksınız. Ev reisi kocadır, dinde böyle. Koca, sorumlu demek. Geçim masraflarını sen karşılayacaksın, ikamet edecek yer, giyim, kuşam, yeme, içme, terbiye… Her işinden sen sorumlusun. Eğer senin oğlun, kızın, hanımın Kur’an’da bir emri yerine getirmediyse senden sorulur…” ifadelerini kullandı.

 

HABER: SERHAT ÇİÇEK



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş