Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa’da yükselen İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılığa dikkat çekerek, “Bunun adı ateşle oynamaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9. Büyükelçiler Konferansı kapsamında Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen öğle yemeğinde büyükelçilerle bir araya geldi. Batı ülkelerinde yükselen İslam karşıtı ve kültürel ırkçılığa dikkat çekerek “Açık ve net söylüyorum, bunun adı ateşle oynamaktır” ifadelerini kullandı.
“Açık ve net söylüyorum, bunun adı ateşle oynamaktır”
“Tarihimizde tek bir mesele ile uğraştığımız dönem bulamayız. Bugün de bir yandan FETÖ ile cebelleşirken, diğer yandan da bölücü örgüt ile DEAŞ ile ve DHKP-C ile mücadele ediyoruz” açıklamasında bulunan Erdoğan, bu terör örgütlerinin amacının Türkiye’yi inanç ve etnik köken içerisinden bir çatışmaya çekmek olduğunu söyledi. Toplumun farklı kesimlerini hedef alan saldırılarla bu örgütlerin Suriye ve Irak’taki ateşi Türkiye’ye taşımaya çalıştıklarının altını çizen Erdoğan “Misafirlerimizi hunharca katlederek ülkemizi bilhassa turizm yönünden yaralamak istiyorlar. Tüm gayretlerine rağmen, pervasızlıklarına rağmen medya, siyaset, akademi içindeki bazı kendini bilmezlerden aldıkları açık desteğe rağmen hamdolsun şimdiye kadar bunu başaramadılar. Her terör hadisesinden sonra milletimiz daha çok kenetlendi. Birbirine daha çok sarıldı, basireti ve feraseti ile fitne odaklarının girişimlerine prim vermedi. İnşallah bundan sonra da muvaffak olamayacaklar. Birileri ısrarla en fazla Müslümanlara zarar veren, elinde en çok Müslüman kanı olan DEAŞ’ın terörü üzerinden İslam düşmanlığı yapıyor. Ekonomik ve siyasi sorunları çözmekte başaralı olamayan kimi Batılı siyasetçiler can simidi gibi bu istismara sarılmış durumdalar. Bunun da etkisi ile Avrupa’da insanlarımızın ibadethanelerine, iş yerlerine, kurumlarına yönelik saldırıların arttığına şahit oluyoruz. Açık ve net söylüyorum, bunun adı ateşle oynamaktır. Batı’da yükselen kültürel ırkçılık bu ülkelerdeki Müslüman azınlığın güvenliği hususunda endişelerimizi ciddi olarak artırmaktadır. Sadece yurt dışında yaşayan 6 milyon vatandaşımızın selameti açısından değil, tüm dünyada barış ve huzurun idamesi için de bu çok tehlikelidir. Biz vatandaşlarını ırkçılığa kurban vermiş bir ülkeyiz. Biz daha birkaç yıl önce 8 evladını ‘dönerci cinayetleri’ diye üzeri kapatılmaya çalışılan Neo Nazi teröründe kaybetmiş bir milletiz. Yüreğimizi dağlayan, insanımız üzerinde derin izler, yaralar bırakan böylesi vahşi saldırıların tekrar yaşanmasına izin vermeyiz, veremeyiz. Yurt dışında yaşayan insanımız için ciddi bir güvenlik tehdidine dönüşen İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı konularını artık devletimizin öncelikli gündemine almış bulunuyoruz. İlgili tüm kurumlarımızın bu süreci çok yakından takip etmesi gerekiyor. İslam karşıtlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadelede Türk toplumu yalnız değildir. Aynı sorunla muhatap olan diğer Müslüman toplumlar ve göçmen gruplarla el ele verip çok geniş bir cephede birlikte mücadele etmeliyiz. Dünyanın her yerinde ülkemize ve vatandaşlarımıza karşı şiddeti, terörü, nefreti teşvik ve tahrik eden mihraklarla kapsamlı bir hukuk, halkla ilişkiler ve sivil toplum mücadelesini yurt dışında yürütmeliyiz” dedi.
“DEAŞ’a karşı kurulan uluslararası koalisyonun bu süreçteki ataleti ise gerçekten ibretliktir”
2016 yılının dış politika açısından çok yoğun bir yıl olduğunu belirten Türkiye’de düzenlenen uluslararası organizasyonları hatırlatan Erdoğan, Suriye’de yaşanan acıyı sadece seyrettiğini, Türkiye’nin ise diplomasisini barışın, istikrarın ve insani değerlerin hizmetine sunduğunu kaydetti. Erdoğan “Biz Akdeniz’in kıyılarında Aylan bebeğin kıyıya vurmuş cesedini kucaklamış gelen jandarmanın resmi ile ağlama fotoğrafları çektirmedik. Ümran bebek ile buna benzer şeyler yapmadık. Tam aksine biz onlara nasıl elimizi uzatabiliriz. Onlarla bu acıyı nasıl paylaşabiliriz bunun derdi ile dertlendik. Son olarak 45 bin Suriyeli kardeşimizin Halep’ten çıkartılması için bir diplomasi yürüttük. 2017 yılında siyasi çözüm sürecinin önünün açılabilmesi umuduyla şuanda tarihi adımlar atmış bulunuyoruz. Rusya ve İran ile Moskova’da düzenlediğimiz toplantı ve diğer görüşmelerle Astana sürecinin zeminini hazırladık. Şuan devam eden ateşkes kırılgan olmasına ve pek çok ihlallerle karşılaşılmasına rağmen çok önemli bir fırsat penceresidir. Uzun bir dönemden sonra Suriye’de siyasi süreç aracılığı ile barışın sağlanması noktasında bir umut belirmiştir. Bunun heba edilmemesi için çalışmaya devam edeceğiz. 15 Temmuz hain darbe girişiminden yaklaşık 40 gün sonra Fırat Kalkanı Harekatını başlatarak DEAŞ terör örgütünü sınırlarımızdan attık. Şüphesiz şehit haberleri yüreğimizi dağlıyor ama operasyonlarımız DEAŞ’a tarihinin en büyük zayiatını verdiriyor. DEAŞ’a karşı kurulan uluslararası koalisyonun bu süreçteki ataleti ise gerçekten ibretliktir. Son dönemde DEAŞ ile mücadele konusunda maalesef müttefiklerimizin ve koalisyon odaklarının sınıfta kaldıklarını ifade etmek istiyorum. Güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun veya terör örgütlerinin yuvalandığı kurtarılmış bölgelerin oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda masada ve sahada olmaya kesinlikle devam edeceğiz. Irak’taki gelişmelere de kayıtsız kalmadık, kalmıyoruz ve kalmayacağız. Nitekim dün akşam Başbakanımız 2 günlük bir seyahat için Bağdat ve Erbil’deydi, geniş bir heyet ile orada Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantılarımızı bıraktığımız yerden, üçüncüsünü yapmak suretiyle süreci yeniden başlattılar. Irak’ın DEAŞ terör örgütüne karşı yürüttüğü askeri mücadeleyi desteklerken, Musul, Telafer ve Sincan konusundaki kaygılarımızı gidermek için her türlü askeri ve diplomatik tedbiri aldık. Irak hükümeti ile bu süreçte zor ancak samimi bir diyaloğu da iki günlük görüşme ile başlatmış olduk. Geçtiğimiz günlerde Sayın İbadi ile yaptığım telefon görüşmesi, akabinde Sayın Başbakanımızın Bağdat ve Erbil ziyaretleri yol haritasının belirlenmesi açısından güzel bir başlangıç oldu. Irak’tan DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin süpürülüp atılması için ortak çabalarımız devam edecektir” diye konuştu.