7 Haziran Genel Seçim çalışmalarını sürdüren MHP Bursa Milletvekili Adayı Fikret Fidan, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’ni (BAL-GÖÇ) ziyaret etti. Ziyarette açıklamalarda bulunan Fidan, “Bugün gelinen nokta itibariyle İnegöl çok güzel bir yerde. Kamu artık özel sektöre yetişemiyor. Devletin gücü ilçedeki bürokratik yapıyla özel sektör ihtiyaçlarına cevap veremediği için İnegöl’ün mutlaka il olması lazım. İnegöl’e geldiğimden beri hayalim bu” dedi.
7 Haziran Genel Seçim çalışmalarını sürdüren MHP Bursa Milletvekili Adayı Fikret Fidan, beraberindeki MHP İlçe Başkanı Müfit Besler ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte önceki akşam Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ) İnegöl Şubesini ziyaret ederek istişarelerde bulundu.
EVİMDE GİBİ HİSSEDİYORUM
Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ) İnegöl Şubesi Başkanı Mustafa Kahraman’ın kısa selamlama konuşmasının ardından söz alan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 25. Dönem Milletvekili Adayı Fikret Fidan, “Burada kendimizi evimizde gibi hissediyoruz. Bir rahatlık geliyor. Bu rahatlığı bizlere sağladığınız için teşekkür ederim” dedi.
TÜRKİYE’DE 3 TANE MAHKEME VAR AMA BAĞIMSIZ MAHKEME YOK
Neden aday olduğu konusunda konuşan Fidan, “Siyasetten yoruldum ama şunu düşündük; memleketin durumu hiç iyi değil. Bir şeyler oluyor. Neler oluyor? Neden oluyor? Bunları derlediğimiz zaman önümüze gelen tablo hiç iyi değil. Özellikle çocuklarımız ve torunlarımız için çok iyi bir gelecek bırakmayacağımız endişesi bizi yeniden siyasetin içerisine soktu ve ilk parolamız söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır diyerek işe koyulduk. BAL-GÖÇ olarak vatanın kıymetini çok iyi bilenlersiniz. Dünyanın neresinde olursa olsun Türk soyundan olan insanlar bulunduğu topraklarda bir sıkıntıya düştüğünde ‘Benim anavatanım var’ diyor. Bu şekilde birçok insan bu toprakları vatan edindiler. Endişe ediyoruz ki artık elimizdeki son parça olan anavatanımız da tehlike içerisinde. Bunu gördüğüm için tekrar siyasete atıldım. Nereden bu kanıya vardım? Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) bahsediliyor. BOP, Ortadoğu’da İsrail’den daha büyük bir devletin kalmaması yönünde yeni devletçikler oluşturmak, büyük olan devletleri de parçalamaktır. Bir iktidar oluşturuldu, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığının ilk yıllarında televizyon programlarında ‘Ben BOP’un eş başkanıyım’ diye bir açıklama yaptı ve bu adım adım uygulanıyor. Bu dönemde neler yaptılar? Medya ele geçirildi, havuz medyası dediğimiz medya oluşturuldu. Önceki akşam Cumhurbaşkanının programını 3 kanal hariç bütün kanallar canlı verdi. Sonra ne oldu? TSK üzerine büyük bir operasyon başlatıldı. Ergenekonla başladı, Balyoz ile Ayışığı ile Sarıkız ile devam etti. Neticede 3 binin üzerinde General ve üst düzey subay içeriye alındı, 4-5 yıl kadar süre alıkonuldular. Daha sonra; ‘Pardon, biz yapmayacaktık ama paralel diye bir yapı çıktı, bu onların suçu’ dediler ve serbest bıraktılar. Bunlar pardon ile bitecek işler değil. Eğitim sistemimiz altüst oldu. Şuan yargı üzerine oynuyorlar. 75 polis tutuklanarak mahkemeye çıkarıldı. 2 hâkim serbest bırakılmaları yönünde karar verdi, savcı kararı geri iade etti. Karar veren hâkimler içeriye alındı. Bu mahkeme paralelin mahkemesiymiş. Paralelin verdiği kararlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde geçerli değilmiş. Hükümetin mahkemeleri var. Güneydoğu Anadolu bölgesinde egemenlik haklarımızı tamamen bir terör örgütüne devretmiş durumdayız. PKK bu bölgede tamamen hâkim. Mahkemeler kurmuş, vali, kaymakam atıyor. Vergi daireleri var. Yol kesip kimlik soruyorlar, vergi topluyorlar, mahkemeler kuruyorlar. Öğrendik ki bir de PKK’nın mahkemesi var. Türkiye’de şuan 3 tane mahkeme var; PKK’nın mahkemesi, paralel yapının mahkemesi ve hükümetin mahkemesi. Biz biliyoruz ki demokratik bir ülkede bağımsız mahkemeler olur. Esas bizim ihtiyacımız olan başvurabileceğimiz bağımsız mahkemeler yok. 3 tane mahkeme var 3’ü de bir yerlere bağlı. Hukuk devleti de elimizden gidiyor” dedi.
TÜRK OLMAK BİR ETNİK YAPIYLA ALAKALI DEĞİLDİR
Yeni Türkiye söylemlerini eleştiren Fidan, “Başkanlık sistemini getirmek, anayasayı değiştirmek istiyorlar. Bunların altında yatan nihai hedef Türkiye’nin bölünmesiyle ilgilidir. Büyükşehir yasası uygulanmaya başladı. Başkanlık sisteminin işleyebilmesi için eyalet sisteminin kurulması gerekiyor. Eyalet sisteminin altyapısını oluşturmak için büyükşehir yasasını uygulamaya koydular. Biz bunun eksilerini dile getirdik, halkımız tercihini mevcut Belediye Başkanından yana kullandı. Şuanda da bu sıkıntıları yaşıyoruz. Esas büyükşehir yasası uygulamasının temel amacı başkanlık sistemini uygulamaktır. Biz Ortadoğu’nun büyük ülkelerinden bir tanesiyiz. Irak’ı böldüler, Suriye’yi bölüyorlar, sonra sıra bizde. Vatandaşlar üzerinde Türkiye’nin 36 etnik kimlikten oluştuğu yönünde sık sık söylemler yapıldı. Bunları söyleyince insanlar ‘Acaba benim etnik kökenim nedir?’ diye bir arayışa girerek herkes Türk’üm demekten korkar oldular. Türk kimliği yok, onun dışında bütün kimlikler var. Sayın Cumhurbaşkanının konuşmalarında Türk kelimesi de geçmiyor zaten. Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başındaki Türk kelimesini kaldıracaklar. Bunu bizi ayrıştırmak için yaptılar ki bölmek kolay olsun. Atatürk diyor ki; ‘Kurtuluş Savaşı’nda mücadele edip Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran halklara Türk milleti denir.’ Bizim millet olgusu içerisinde bu toprakları kurtaran ve Cumhuriyeti kuran insanların tamamına Türk milleti diyoruz. Burada bir ırk kavramı söz konusu değil. Türk milliyetçisi olmak ya da Türk olmak bir etnik yapıyla alakalı değildir. Bu insanların yeniden kaynaşması için, tekrar milli kimliğimize kavuşabilmemiz için bu iktidardan kurtulmamız lazım. Türkiye’nin parçalanmasını önlemek için bu iktidardan kurtulmamız lazım. Demokrasimizin devam edebilmesi için bu iktidardan mutlaka kurtulmamız lazım” şeklinde konuştu.
VATANDAŞLAR BORÇ BATAĞINA SÜRÜKLENDİ
Milli ve manevi değerlerimizin ayaklar altına alındığını belirten Fidan, “Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu yapıldı. Ekonominin uçurulduğundan bahsediliyor. Her krizden sonraki dönemde ekonomide bir sıçrama olur, bir takım yapısal değişikliklere ihtiyaç vardır. 2002 yılındaki büyüme rakamlarına bakıldığında bunu görüyoruz. İlk 4 yıllık dönemde ekonominin yüzde 7,4 büyüdüğünü görüyoruz. 2006-14’e kadar olan sürede ortalama büyüme hızı 3,3. Genel ortalamada 12 yılda 4,7 büyüme yaşandığını görüyoruz. Çok partili döneme bakıldığında 1946’tan 2002 yılına kadar ortalama büyüme hızı 5,1. Koalisyonlar yaşanmış, 2 tane darbe olmuş, 1 tane darbe girişimi olmuş, 2 tane büyük kriz yaşanmış, 99 depremi yaşanmış ama ortalama 5,1 büyünmüş. Hiçbir sosyal ve doğal felaket yaşamadan, tek başına iktidar olduğu halde dünyada paranın en bol olduğu dönemde ortalama büyüme hızımız 4,7. Anlatıldığı gibi değil ekonomik göstergeler bunu ortaya koyuyor. Çok hızlı borçlanmışız. Herkese kredi al demişler. Sokaklarda kredi kartı dağıtıldı. Eskiden kart talep edildiğinde bir sürü merasimlerden sonra kart çıkarılabiliyordu şimdi gelip sokaklarda kredi kartı dağıtıldı. 2002’de Türk halkının bankalara olan toplam borcu 4 milyar TL, bugün 155 milyar TL. Herkes borçlu. Bursa’da 550 bin icra dosyası var. Yenişehir ovasının yüzde 20’sini çiftçi satmış. Borçlar azaldı mı dedim, azalmadığını söylediler. Belki hepsini satacaklar ama borçlar artarak devam edecek. Biz bununla ilgili olarak esnafın ve çiftçinin borçlarının yeniden yapılandırılmasını istiyoruz. Yeniden yapılandırıp bu borçlardan arındırmak istiyoruz” diye konuştu.
ASGARİ ÜCRET TUTARINDAN VERGİ ALINMAYACAK
Türkiye’nin tüketim ekonomisinden uzaklaşması gerektiğine değinen Fidan, “Bugün gelişmiş ülkelerde tüketime teşvik var ama inanılmaz derecede üretiyorlar. Almanya’nın ihracatında trilyon dolarlardan bahsediyoruz. Biz aylık ortalama 10-12 milyar dolar ihracat yapıyoruz diye övünüyoruz. Bizim üreten ekonomiye geçmemiz lazım. 12 yıllık dönemde kur düşük tutuldu. Yüksek faiz tercih edildi. Düşük kur ithal malları bol bol ülkemize getirdi. Biz onları aldık. Yerli sanayici ithal mallarla rekabet edemediği için paramız hep dışarıya gitti, borçlandık ve bugünkü duruma geldik. Onun için üretim ekonomisinin mutlaka teşvik edilmesi lazım. İnsanlarımız sıkıntılı. İnsanların bu sıkıntılı ortamdan çıkabilmeleri için rahatlatılmaları lazım. Bu konuda da genel merkezimizin çalışmaları neticesinde toplumun bütün kesimleriyle ilgili bir takım ekonomik çalışmalar gerçekleştirildi. Asgari ücret 1400 TL olacak. Evi olmayanlara 200’er TL kira yardımı ve Büyükşehirlerde 100 TL yol parası verilecek. Kira ve ev parası devletten, 1400 TL işverenden. İşveren nasıl vereceğim diye düşünüyor. Vergiyi kaldırıyorlar, işverenin üzerindeki yük önemli ölçüde azalacak. Bütün kesimlerden gelirlerin asgari ücret kısmından vergi alınmayacak. Ziraatta akaryakıtta, gübrede, ilaçta vergi alınmayacak. Mazot 1,75 TL’den verilecek. Akaryakıtta yüzde 50 ÖTV var. ÖTV’nin ciddi anlamda azaltılması konusunda çalışmalar yapılacak” ifadelerini kullandı.
DÜNYANIN EN ADALETSİZ VERGİ SİSTEMİ
Dünyadaki en adaletsiz vergi sisteminin dolaylı vergi denilen, herkesin verginin içerisinde eşit ödeme yaptığı sistem olduğunu belirten Fidan, “Nasıl oluyor bu? En lüks araç da en kötü araç da zengini de yoksul da benzini 4.90 TL’den alıyor. Yüzde 68’i vergi… Bu ülkede en zengini de en yoksulu da akaryakıt kullanan herkes yüzde 68 vergi veriyor. Bu dünyanın en adaletsiz vergi sistemi. İnsanlardan gelir durumlarına göre vergi alınması lazım. Bu konuda da gerekli düzenlemeler yapılacak” dedi.
HAYALİM İNEGÖL’ÜN İL OLMASIDIR
Son olarak İnegöl’ün il olma konusuna değinen Fidan, “MHP iktidara gelirse Büyükşehir yasası uygulamasına son vereceğiz. Kapatılan belde belediyelerimiz yeniden açılacak. İnşallah İnegöl il olacak. Bunu bütün seçim dönemlerinde söyledim. İnegöl’ü tanıdıktan sonra her açıklamamda; ‘Türkiye’nin gelişmesi için İnegöl çok güzel bir model. İnanılmaz bir girişimcilik modeli var. Bu insanların elinden tutulur ve buradaki yapı incelenirse Türkiye çok kısa sürede kalkınır’ demiştim. İnegöllüler bizi utandırmadılar. Bugün gelinen nokta itibariyle İnegöl çok güzel bir yerde. Kamu artık özel sektöre yetişemiyor. Devletin gücü ilçedeki bürokratik yapıyla özel sektör ihtiyaçlarına cevap veremediği için İnegöl’ün mutlaka il olması lazım. Biz adaylar olarak bunun sözünü ve taahhüdünü veriyoruz. İnegöl’e geldiğimden beri hayalim bu” açıklamalarında bulundu.