Saadet Partisi İnegöl İlçe Teşkilatı Planlama ve Koordinasyon Başkanı Ramazan Akdağ, ülke gündemi ile ilgili bir basın toplantısı gerçekleştirerek, hükümeti eleştirdi.
Dün parti binasında düzenlenen basın toplantısında konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Saadet Partisi İnegöl İlçe TeşkilatıPlanlama ve Koordinasyon Başkanı Ramazan Akdağ, “Geçtiğimiz günlerde İslam âlemi Regaib Kandilini idrak ederken, 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’in heyecanını yaşıyordu. Ümmet için dualar ediliyor, gecenin feyzi solunuyordu. Böylesine manevi bir gecenin aydınlığında bir yürek sızısıyla, derinden gelen bir acıyla silkindik. Dışişleri Bakanlığı’nın ‘No:88’ damgasını taşıyan resmi açıklaması önce Bakanlığın internet sayfasına düştü, sonra yüreklere… Sonra da ajanslara haber olarak yansıdı. Türkiye ile İsrail el sıkışmıştı… ‘No:88, 8 Nisan 2016, Türkiye- İsrail Görüşmeleri Hk.’ başlıklı resmi açıklama, Türkiye ile İsrail arasında yürütülmekte olan görüşmelerin seyrine dair sadece bilgi vermiyor adeta bir ‘memnuniyeti’ ve ‘sevinci!’ de ilan ediyordu. Daha önce İsviçre’de bir araya gelen ülkemizi ve İsrail’i temsil eden heyetler bu kez Londra’da masaya oturmuştu. Türkiye’yi adeta İsrail’den Sorumlu Devlet Bakanı özerkliğine sahip olan malum kişi temsil ediyordu; Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu. İsrail adına muhataplar ise İsrail Başbakanı’nın Özel Temsilcisi Joseph Ciechanover ve İsrail Milli Güvenlik Konseyi Başkan Vekili Jacob Nagel idi. Tarihe bir kandil gecesi açıklanan ‘utanç belgesi’ olarak geçen ‘88’ No’lu Dışişleri Bakanlığı açıklamasında muhteva tek paragrafla dünya kamuoyuna ilan edildi.
“NE OLUR NORMALLEŞELİM”
Akdağ, “Sanki Mavi Marmara’ya İsrail saldırmamış… Filistin’de dinmek bilmeyen insanlık dışı zulmü ve karış karış işgali sanki İsrail yapmıyor… Mescid-i Aksa’mıza dair yıkıcı hain planları sanki İsrail yürütmüyor. Sanki İsrail artık ‘devlet terörü’ estirmeyecek mazlum Filistin’imizde. Şeyh Yasin’leri, Rantisi’leri şehit eden, kundaktaki bebekleri dahi katletmekten geri durmayan, kan dökmeyi devlet politikası haline getiren sanki bu İsrail değil… Sanki Siyonist İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini, iyileşmesini biz istiyoruz, İsrail de naz ediyor… Sanki Türkiye suçlu, İsrail masum: İsrail kaçıyor, biz de kovalıyoruz… ‘Ne olur normalleşelim’ diye çırpınan Ankara. Sanki İsrail çok normal, biz anormaliz…”
“İSRAİL İÇİN NEYİN FEDAKÂRLIĞINI YAPACAĞIZ!”
“Sayın Cumhurbaşkanımızın Davos’ta ifade ettiği gibi ‘Biz İsrail’in çocukları nasıl öldürdüğünü çok iyi biliriz!’ İsrail hep öldürmüştür, öldürmeye de devam edecek. İsrail hep işgal etmiştir, işgal etme niyetinden de hiçbir zaman vazgeçmeyecek. Siyonizm, Nil ile Fırat’ın arasındaki ifade eden Arz-ı Mev’ud’u asırlardır istemektedir, herhangi bir mutabakatla bundan da vazgeçecek değildir. Büyük İsrail’in kurulması yolunda İsrail için her şey mubahtır! İsrail hedeflerinden vazgeçmeyeceğine göre, İsrail’den bir fedakârlık yapması beklenilemeyeceğine göre, hatta İsrail ile ‘fedakârlık’ kelimeleri yan yana dahi gelemeyeceğine göre, İsrail için mutabakat ‘vermek’ değil ‘almak’; yapmak değil ‘yaptırmak’ olduğuna göre, o zaman doğrudan doğruya şu sonuçla yüzleşiyoruz; öyleyse biz neyin fedakârlıklarını yapacağız? Öyleyse Türkiye olarak biz nelerden vazgeçeceğiz? Bize ne yaptırılacak, bizden ne alınacak?”
“BU GÖRÜŞMELER BÜYÜK İSRAİL GÖRÜŞMESİDİR”
“Her ne kadar Türkiye’de konuşulmasa da gündem de tutulmasa da sıkı bir karartmaya tabi tutulsa da İsviçre mutabakatı ortada. Doğu Akdeniz’deki doğalgazın İsrail adına taşınması, AB ile İsrail arasında boru hatlarının döşenmesi, Kıbrıs suyunun Tel-Aviv’e de ulaştırılması ve daha bir dizi madde… Fakat sadece saydıklarımız bile gerçekleştirilecek olursa Erbakan Hocamızın yıllar önce uyarmış olduğu ‘Türkiye’nin İsrail’e vilayet yapılması’ projesinin altyapısı hazırlanmış olacak. Rusya ile sorun yaşayan AB ülkeleri doğalgazını, petrolünü Türkiye üzerinden boru hatlarıyla İsrail’den almaya başlayınca, İsrail’in AB üyeliği ve hatta NATO üyeliğinin de yolu açılacak. İsrail, AB ve NATO üyesi olunca hem enerji temini güvenliği hem de İsrail’in güvenliği sadece Amerika’nın değil Avrupa’nın ve NATO’nun da doğrudan sorumluluğu altına girecek. Bölge, İsrail’in kendisine tehdit olarak sayacağı her şeyden, her zerreden temizlenecek. Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de yaşanmış ve yaşanmakta olan katliamlarla nüfusu boşaltılan bölge küçük devletçilerle küçük devletlere bölünecek. Böylece bölgemiz Büyük İsrail için de tamamen hazır hale getirilecek. Allah muhafaza… Uyarmak yine Milli Görüş’ün tek temsilcisi olan Saadet Partisi’ne düşüyor. Dikkat! Gerek İsviçre’deki gerekse Londra’daki görüşmeler Büyük İsrail görüşmeleridir. Mutabakat adı altında işleyecek süreç Arz-ı Mev’ud için yapılacak en büyük hamlelerden birisi olarak İsrail lehine tarihe geçecektir.”
“‘İSRAİL’İ DİZE GETİRDİK’ DENECEK!”
“Korkarız ki, bu gelişmeler bile ‘zafer’ olarak takdim edilmeye çalışılacak. Korkarız ki, İsrail ile yapılmakta olan mutabakatın maksadı ‘büyük devlet olmanın gereği’ gibi bir takım laf-u güzaflarla örtülecek. Korkarız ki, İsrail ile normalleşmeyi, İsrail ile mutabakatı, İsrail’in emellerine alet olmayı bizim hocalarımız bile izah etmeye kalkışacak. Belki de malum gazetelerin manşetlerine göre, ekranların bildik yüzlerine göre Türkiye İsrail’i dize getirmiş olacak. 1 Kasım seçimlerinden önce ‘İsrail’i değil, ümmeti sevindirin’ sloganı hafızalardayken, Türkiye kamuoyunun ve İslam âleminin İsrail’in sevindirilmesi meselesine önce ikna edilmesi sonra da sevindirilmesi de gerekiyor. Gerekenler de mutlaka yapılacaktır. Nasıl mı? Belki de yıllar öncesinden Gazze’ye gideceğini açıklayan Sayın Cumhurbaşkanımız için bir Gazze seferi düzenlenecek… Belki de Gazze’ye uygulanan İsrail ambargosunda yumuşatılmaya gidilecek ve Gazze’ye kameraların eşliğinde insani yardımlar sokulacak, inşaat malzemeleri girecek. Belki de, gösterişli törenlerle bir yardım gemisi göndereceğiz Gazze’ye, Mavi Marmara’yı ve şehitlerimizi unutturmak için. Böylece meseleyi halletmiş olacağız. Ve tabii zafer iyice perçinlenmiş olacak. Gazze’ye yardım götürmenin sevinci ve coşkusu günlerce konuşulacak, zihinlere iyice yerleştirilecek. Türkiye ve İslam âlemi böylesine bir sanal zaferin sevincini doyasıya yaşarken, Siyonizm ise sinsice son hamlesinin hazırlıklarını yapmaya başlayacak. Zira 5765 yıllık mikrop olan Siyonizm, ‘mikrop’ olmaktan Türkiye’nin yüksek hatırı ve mutabakat için vazgeçecek değildir. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasından anlıyoruz ki, mutabakatın kamuoyuna açıklanması kalmış geriye. Son bir oturum… Yani hem Türkiye’miz hem İslam dünyası hem de insanlık için küçük bir umut daha var demektir bu; Türkiye, ‘Büyük İsrail’ masasından kalkmalıdır! Bugüne kadar yapılan görüşmeleri yok saymalı ve konuşulan bütün metinleri yırtıp atmalıdır. Hiçbir konjönktürel gerekçe, hiçbir pazarlık; Büyük İsrail’in yoluna döşenmiş bir taş olmaktan evla olamaz. Saadet Partisi İnegöl İlçe Başkanlığı olarak; ‘Zulüm yapan, zalime yardım eden ve bu zulme razı olan, bu zulme ortaktır’ diyoruz ve bu konuda hassasiyeti bulunan tüm yazılı ve görsel medyamızı, sivil toplum kuruluşlarımızı, hatta AKP’ye gönül vermiş oy vermiş bütün vatandaşlarımızı tepkilerini göstermeye, hükümetin katil Siyonist İsrail ile anlaşmalarına engel olmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
HABER: Serhat ÇİÇEK