Dünyaca ünlü paralimpik masa tenisçi Nesim Turan, başarılı spor kariyerinin yanı sıra aktif sosyal hayatı ve yardımseverliğiyle takdir topluyor.
Kariyerinde dünya şampiyonluklarının yanı sıra paralimpik oyunlarda bronz madalyası bulunan ve dünya şampiyonalarında masa tenisinde en fazla madalya alan Türk sporcu unvanlı Nesim Turan, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Annesine doğum öncesi verilen yanlış ilaç yüzünden dünyaya bedensel engelli olarak geldiğini belirten Nesim, eğitim hayatına 7. sınıfa kadar doğum yeri Ağrı’da devam ettiğini söyledi. Ağrı’da kış şartlarının zorlu olduğuna işaret eden Nesim, “Ağrı’da 6 ay kar kalkmıyor. Normal bir birey için bile ulaşım şartları zorken, engelli bir birey için çok daha meşakkatli oluyor. İnternetten Ankara’da yatılı bir okulun olduğunu öğrendim. Ailemi zorla ikna ettim. Çünkü bana çok düşkünler. Toplumdan önce tek başıma bir şeyler yapabildiğimi onlara göstermem gerekiyordu.” diye konuştu.
Ailesini ikna ettikten sonra eğitimi için Ankara’ya geldiğini söyleyen 29 yaşındaki paralimpik sporcu, masa tenisine başlamasını, “Doğan Çağlar Ortopedik Engelliler Yatılı Okulu’na kayıt yaptırdım. İkinci hafta İlhami ve Yusuf Kılınçkaya hocalarım okula geldi. O dönem mili takımın altyapısını oluşturmak için yeni bir jenerasyona ihtiyaç vardı, bizi seçtiler. Tesadüfen elime aldığım o raketi 16 yıldır bırakmadan devam ediyorum.” sözleriyle anlattı.
Avrupa, dünya şampiyonlukları, paralimpik oyunları madalyası gibi elde ettiği önemli başarıları anlatan Nesim, unutamadığı başarına ilişin ise şunları söyledi:
“İlk madalyamı 2010’da Güney Kore’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda üçüncü olarak aldım. Masa tenisine başladıktan 3 yıl sonra ilk madalyamı kazandım. Aslında bu, masa tenisine aykırı bir başarıdır. Normalde masa tenisi çok uzun zaman, emek gerektiren bir spor. 2014’te Türk masa tenisi tarihindeki ilk dünya şampiyonluğunu kazandım. Çin’in başkenti Pekin’de yapılan şampiyonada Asya ülkelerinin hegemonyasını yıktık. Bu, bana nasip oldu. 2018’de yine dünya şampiyonluğunu elde ettim. Bu da tarihte bir ilkti. İki kez üst üste dünya şampiyonluğunu elde eden sporcu olarak bunun haklı gururunu yaşadım. Tokyo Paralimpik Oyunları’nda üçüncü oldum. En son İspanya’da elde ettiğim üçüncülükle de dünya şampiyonalarında en fazla madalya alan Türk sporcu unvanının sahibi oldum.”
Nesim Turan, kariyerinde sadece paralimpik oyunlar şampiyonluğunun eksik olduğuna işaret ederek, “Bir madalya içimde ukde. Daha doğrusu Abdullah Öztürk ile 2018 Dünya Şampiyonası ve 2019 Avrupa Şampiyonası’nda finalde karşılaştık. Türk spor tarihi açısından çok önemli. Dünya şampiyonasında ben yendim, Avrupa şampiyonası’nda o yendi. En büyük hedefimiz, 2024 Paris Paralimpik Oyunları’nda final oynamak. Koleksiyonuma o madalyayı gerçekten çok istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Sporun hayatının değişmesinde çok önemli rol oynadığının altını çizen Nesim, şunları kaydetti:
“Dünyaya farklı şekilde geliyorsunuz, onu kabullenmek zaten başlı başına marifet. Bunu kabullenmemde tabii ki sporun çok büyük etkisi oldu. Spor sadece benim değil, çok sayıda takım arkadaşımın hayatının tamamen değişmesine vesile oldu. İnsanların size o bakış açısı… Çevremiz, ‘Okuyup da ne yapacak’ diyecek kadar değişik bakış açılarına sahip insanlarla doluydu. Aile konusunda çok şanslıydım. Onların her zaman desteği, dünyaya bakış açıları beni hep güzel yönlendirdi. Sporla tanıştıktan sonra öz güvenim arttı. Toplumla kaynaşma sürecinde de sporun çok büyük etkileri oldu. Ayrıca spor sayesinde dünyanın birçok yerine gidiyorsunuz, başarılar elde ediyorsunuz, yeni insanlar tanıyorsunuz. İşin zorlu kısımları benim için geldi, geçti ve bitti. Ben hayatın artık güzel taraflarına bakma taraftarıyım. İşin tırnak içinde ajitasyon kısmında yer almayı kendime uygun bulunuyorum.”
İnsanları engelli-engelsiz diye ayırt etmediğini, birey olarak gördüğünü belirten Nesim, “Bana göre herkesin bir yeteneği vardır. Yeteneği olmasa bile zaten çalışma aşkı varsa birçok şeyi başarabiliyor. Herkesin mutlaka spor veya sanat dalıyla uğraşması taraftarıyım. Bu engelli bireylerde hayata katılım açısından çok daha önem arz ediyor. Spor salonlarımız açık, kendine uygun bir branşı rahatlıkla bulabilir. Engel duruma göre çok rahatlıkla bir branş seçebilir ve hayatını sporla, sanatla çok daha güzelleştirebilir.” şeklinde konuştu.
Toplumda engellilere bakış açısının sosyal medyanın, kitle iletişim araçlarının da etkisiyle olumlu yönde değiştiğini söyleyen Nesim, ancak bunun yeterli olmadığını kaydetti.
Nesim, Türkiye’de 8 milyon engelli vatandaşın bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bu, nüfusun yüzde 10’una tekabül eden çok ciddi bir rakam. İnsanların bakış açılarının bir anda tamamen değişmesini beklemek doğru olmaz. Yasalarla ilgili hiçbir problemimiz yok ama bunu toplumun kabullenmesi ve görevlilerin bunu idrak etmesi biraz zaman alacak gibi. Bunun için de zaten mücadele etmek gerekiyor. Dünyaya zaten mücadele ederek geliyorsanız, biraz daha mücadele etmekte fayda var ki bir sonra gelecek nesiller için en azından daha güzel dünya, Türkiye bırakalım. ”
Milli sporcu, engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Engellilerde en büyük sorun her zaman ulaşım olmuştur. Çözülüyor, çözülmeye çalışılıyor, mutlaka çaba, emek var ama özellikle burada yerel yönetimlere çok büyük iş düşüyor. Bunu sosyal sorumluluk değil de insan olmanın gereği olarak düşünmek gerekiyor. Engellilerin ailelerine de çok büyük görev düşüyor. Çünkü toplumun, Ayşe teyze, Ali amcanın ne dediğini umursarsa çocuğunu topluma kazandırmak yerine kaybetmeyle karşı karşıya kalabiliyor. Bizim her şeyden önce bunu başarmamız lazım. Bana göre en büyük sıkıntılardan biri de 3 Aralık ile 10-16 Mayıs haftası, engelli vatandaşlarla ilgili farkındalık günü. 3 Aralık’ta farkına varıyoruz, 4 Aralık’ta AVM’ye gidip engelli park yerine park ediyoruz. Böyle farkında olacaksak bence hiç olmayalım. Çok yapmacık bir durum. 3 Aralık’ta veya 10-16 Mayıs haftasında televizyonda gördüğü için down sendromlu bir yüzücünün başarılarıyla 3 Aralık’ta gurur duyuyor, 4 Aralık’ta unutuyor. Sokakta bir down sendromlu ya da otizmli bir arkadaşımızı gördüğünde farklı bakabiliyor. ‘Çocuğuma yaklaşma benim çocuğumun psikolojisi bozulur’ diyecek kadar aileler tanıdım. Ama şuna çok inanan bir insanım, Anadolu’nun mayaları çok sağlamdır. Anadolu temizlik, saflık ve güzellik demektir. Bu bilince vardığımızda eminim ki birçok şey daha kolaylıkla tamamlanmış olur.”
Nesim Turan, başarılı spor kariyerinin yanı sıra sosyal yaşantısında da önemli bir görev üstleniyor.
Özellikle kendi adına kurduğu YouTube kanalıyla dikkati çeken milli sporcu, bu platformda Galatasaray Futbol Takımı’nın Uruguaylı kalecisi Fernando Muslera başta olmak üzere birçok ünlü ismi konuk etti.
Belli bir noktaya gelmiş bilinen insanlar olarak topluma fayda sağlamaları gerektiğini savunan Nesim, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya kendimizden ibaret değil. Bu amaçla YouTube kanalını açtık. Bu kanalın ticari ya da maddi bir kaygısı olmayacak. İhtiyaç sahibi insanlara, güvenilir kurumlara, SMA hastası çocuklara bağış yapmak için kurduğumuz bir kanal. Bu amaç uğrunda da çok kıymetli insanlar ağırladık, ağırlamaya da devam ediyoruz. Eğer iş istediğimiz gibi giderse binler, belki yüz binlerce insanın hayatına dokunmuş oluruz. Muslera röportajı da çok özeldi benim için. Galatasaray benim çok farklı. Ben engellilerin spor yapabildiğini Galatasaray sayesinde öğrendim. Tekerlekli sandalye basketbol takımı o dönem çok başarılıydı ve ben koyu bir Galatasaraylı olduğum için her branşı takip ederdim. Galatasaray denilince akla ilk gelen isimlerin başında da Muslera var. Dünya şampiyonası finalleri oynadım, Avrupa şampiyonlarının finallerini oynadım ama Florya’ya girerken heyecanlandığım kadar heyecan yaşamadım. Muslera’nın tepkisi de çok güzeldi. Muslera böyle bir kariyere sahip olduğumu duyunca bana büyük bir saygı duydu. ‘Aslında bizim sizlerle röportaj yapmamız lazım, hayatın belli bir zorluk aşamalarından geçip, yetinmeyip madalyalar alıyorsunuz bir de üstüne sosyal amacı olan bir iş yapıyorsunuz.’ dedi. Bu beni çok mutlu etmişti.”
Ailesiyle birlikte açtığı bir kafenin işletmesini de yaptığını aktaran Nesim, “İnsanlara faydamız dokunsun diye açılmış bir yer. Temel amacı bu, ticari kaygıdan ziyade istihdam alanı sağlasın, küçük şirin butik bir yerimiz olsun istedik. Spor salonu dışındaki zamanımın büyük bölümü burada geçiyor. 2020 Tokyo’da madalya aldıktan sonra ilgi alaka çok arttı. Tabii tanınırlık da. İnsanlar beni kafede görünce şaşırıyorlar ve olumlu tepkiler veriyorlar.” ifadelerini kullandı.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü sebebiyle özellikle ailelere seslenen Nesim, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ben bu ülkeyi temsil eden ‘engelli’ bir sporcu değil, milli sporcuyum. İnce detaylar çok önemli. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde ise yerel yönetimlerin, yöneticilerin, STK’ların olayın farkında olmaları çok güzel, anlamlı. Ama iş tabii ki toplumun kendisinde bitiyor. Toplumun bakış açısı sadece bir günlük mü yoksa 365 günü mü kapsayacak önemli olan bu. Uzuv kaybına afallamış gibi bakarsak, toplumun içine çıkacak engelli bir çocuk için travma oluşabiliyor. Bunu engellemenin en güzel yanı da bizler gibi insanların toplum önünde daha çok olup kendi farkındalığımızı toplumun tamamına göstermemizdir. Hayal kurmadan hiçbir şeyin olmayacağını insanların iyi anlaması gerekiyor. Ben, sadece spor yapmakta zaten başarılıydım, diğer alanlara girişmemin temel amacı bu zaten. Bu kafeye yüzlerce insan geliyor, onların 3 tanesinin bile dünyaya bakış açısının değişmesini sağlayabilirsem benden mutlusu olmaz.”