“Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” sözleriyle bilinen Aliya İzetbegoviç, doğumunun 99’uncu yılında rahmet ve özlemle anılıyor.
Hayatını Müslüman Boşnakların özgürlük mücadelesine adayan, bu uğurda yazdığı yazılar ve düşünceleri nedeniyle hapse atılan İzetbegoviç, 8 Ağustos 1925’te Bosna Hersek’in Bosanski Samac şehrinde dünyaya geldi.
Mustafa ve Haba çiftinin 5 çocuğundan biri olan İzetbegoviç, uğruna mücadele ettiği vatanında “bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı” oldu.
Ailesiyle beraber hayatını geçirdiği başkent Saraybosna’ya taşınan ve burada eğitimlerine devam eden İzetbegoviç, mensubu olduğu İslam dinine inanan Boşnakların ayrımcılığa uğramasının karşısında oldu.
Hayatı boyunca doğduğu toprakların işgaline ve Müslüman kimliğinin sürekli reddedilişine şahit olan İzetbegoviç, mücadelesini fikir alanında sürdürerek, yazılar ve kitaplar yazdı.
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hırvatistan’daki faşist Ustaşalar tarafından işgal edilen Bosna Hersek’te, bağımsız Hırvatistan Devleti (NDH) kuruldu ve ülkedeki tüm Müslümanlar da “Hırvat” olarak isimlendirildi, ülkedeki Yahudi, Sırp ve Romanlar büyük zulümlere uğradı ve Müslüman olan Boşnaklar ve rejimle aynı fikirde olmayan Hırvatlar da bu zulümden etkilendi.
Bosna Hersek’te Müslümanlara zulüm uygulayan bir diğer grup da Çetniklerdi. Amacı Sırp olmayan tüm milletleri bölgeden tamamen temizlemek olan milliyetçi Sırpların oluşturduğu Çetnik hareketi, etkin olduğu bölgelerde Müslüman Boşnakları katletmeye başladı.
İzetbegoviç’in mücadelelerle geçen hayatının en büyük sınavı ise 1990’lı yıllarda Sırp ve Hırvatlara karşı Bosna Hersek’in bağımsızlığı için verilen mücadelenin lideri olmasıyla başladı.
Müslüman Boşnakların savaştaki lideri olan İzetbegoviç, ülkesinin bağımsızlık savaşında yokluklar ve zorluklar içinde Sırplara ve Hırvatlara karşı mücadele etti.
Boşnaklar için aynı zamanda bir “kimlik” savaşına dönüşen Bosna savaşı, İzetbegoviç’in “İslam, korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir” sözüyle daha da anlamlı hale geldi.
Yugoslavya Krallığı döneminde temel hedefi, ülkedeki Müslüman Boşnakları dini ve milli konularda bilinçlendirmek olan “Genç Müslümanlar” oluşumunun öne çıkan isimleri arasında yer alan Aliya İzetbegoviç, dava arkadaşlarıyla beraber Müslümanların ülkedeki diğer etnik ve dini gruplarla eşit haklar elde etmesi için mücadele etti ve diğer yandan Çetnik ve Ustaşaların yıktığı Müslümanların evlerinin ve camilerin yeniden inşası için çalıştı.
Ülkedeki savaşın ardından kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti, faşizme galip gelse de dini ve milli konularda Müslüman Boşnakların sorunlarına çözüm üretemedi.
İzetbegoviç’in de aralarında bulunduğu “Genç Müslümanlar”ın bazı üyeleri, “din bilincinin uyandırılması” yönündeki çalışmaları nedeniyle 1946’da tutuklandı ve cezaevine gönderildi.
Cezaevinde kaldığı 3 yılın ardından özgürlüğüne kavuşan İzetbegoviç, ilk olarak ziraat fakültesine kaydoldu, 2 yıl sonra hukuk fakültesine geçti ve buradan mezun oldu. Halida ile 1949’da dünya evine giren Aliya İzetbegoviç’in Leyla, Sabina ve Bakir isimlerinde üç çocuğu oldu.
İnsan hakları ve Müslüman Boşnakların uğradığı zulme karşı Marksist-Leninist görüşlere sahip Josip Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya’da mücadelesine devam eden İzetbegoviç, “Preporod”, “Takvim” ve “Glasnik” gibi gazete ve mecmualarda kimliğini açık etmeden, çocuklarının baş harflerinden oluşan “LSB” mahlasıyla yazılar kaleme aldı ve 1970’te yayınlanan “İslam Deklarasyonu” eseriyle, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu anlattı.
Tito’nun 1980’de ölmesiyle Yugoslavya’da aşırı milliyetçi söylemlerin yeniden popülerlik kazanması sonrası ceza kanununa “ifade suçu” da eklendi.
İzetbegoviç yazdığı “Doğu ve Batı Arasında İslam” eseri yayınlanmadan hemen önce 1983’te beraberindeki 12 Müslüman aydınla tutuklandı ve tarihte “Saraybosna Süreci” olarak adlandırılan davada yer aldı.
İzetbegoviç ve beraberindeki Müslüman aydınlar, ifade suçundan ve örgüt kurarak düşmanca faaliyetten suçlu bulunurken, İzetbegoviç’in mahkumiyet kararı, “İslam Deklarasyonu” kitabındaki ifadelerine dayandırıldı ve 14 yıl hapse mahkum edildi.
Hapiste bulunduğu sırada yazılarını yazmayı sürdüren İzetbegoviç, “Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar:1983-1988” eserini burada kaleme aldı.
İzetbegoviç, 1988’de afla serbest kaldıktan sonra 1990’da kurulan ve bugün de Bosna Hersek’teki Boşnakların en büyük partisi konumundaki Demokratik Eylem Partisi’nin (SDA) ilk genel başkanı seçildi.
İlk çok partili seçimde ülkede en çok oyu alan SDA’nın lideri İzetbegoviç, Yugoslavya’daki 6 sosyalist cumhuriyetten biri olan Bosna Hersek’in başkanı oldu.
Yugoslavya’nın, 1990’ların başında dağılmaya başlamasından sonra Yugoslav Halk Ordusu’nun (JNA) provokatif eylemleri sonucu 1991’de Slovenya’da, kısa zaman sonra ise Hırvatistan’da silahlı çatışmalar başladı ve bu çatışmalar, 1991’de Bosna Hersek’in Ravno ve Popovo köylerine de sıçradı.
Bosna Hersek’in de bağımsızlık meselesi Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesiyle gündeme gelirken, daha sonra Bosna’daki savaştaki suçları nedeniyle müebbet hapse mahkum edilen Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karadzic, bağımsızlık fikrine karşı çıkarak “savaş durumunda Bosnalı Müslümanların yok olacağını” savundu.
Bağımsızlık için sandık başına giden ve Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğunun boykot ettiği referandum 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapıldı ve referanduma katılanların yüzde 99,7’si bağımsız Bosna Hersek için “evet” oyu kullandı.
JNA ve silahlandırdığı paramiliter Sırp gruplar, referandumun ardından ülkenin farklı şehirlerinde saldırılara başlarken, İzetbegoviç, tüm Bosnalıları bu saldırılara karşı koymaya çağırdı.
İzetbegoviç liderliğinde çetin bir mücadele veren Boşnaklara karşı Sırp paramiliter gruplar, kadın ve çocuklar dahil sivillere yönelik büyük katliamlar yaptı. Sırpların saldırıları sonucu insanlar evlerinden sürüldü ayrıca kadınlara tecavüz edildi, İslam’a dair ne varsa yok edildi, toplama kamplarındaki esirlere işkenceler yapıldı.
Sırplara karşı kuzeyde ve doğuda ülkelerinin bağımsızlığı için savaşanlar, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla çetin bir mücadele içine girdi. Sırp birlikleri tarafından 3,5 yıl kuşatma altında tutulan başkent Saraybosna’nın yanı sıra Prijedor, Bijelina, Zvornik, Visegrad, Srebrenitsa, Foca gibi birçok şehirde büyük katliamlar, soykırımlar yaşandı.
Bosna Hersek’teki savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması 1995’te silahları sustururken, ağır bilançolu savaşta 200 bine yakın insan öldü, 1 milyondan fazla kişi ise evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Ülkenin karmaşık bir siyasi yapıda olmasına sebep olan Dayton’a ilişkin “Bu, adil bir barış değil ancak savaşın sürmesinden daha iyidir.” yorumunu yapan İzetbegoviç, anlaşmanın beraberinde getirdiği iki entite (Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) ile Brçko Özerk Bölgesi’ne ayrılan Bosna Hersek Federasyonu’nun da 10 kantondan oluşan bağımsız ülkede ilk Cumhurbaşkanı ve sonrasında ilk Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı oldu.
Aliya İzetbegoviç, 2000 yılında sağlık sorunları dolayısıyla Devlet Başkanlığı Konseyindeki görevinden istifa etti ve partisinin 2001’deki kongresinde de genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı.
Bosna Herseklilere uluslararası arenada tanınan, bağımsız ve egemen bir devlet bırakan İzetbegoviç, sağlık sorunları sebebiyle bulunduğu hastaneden katıldığı canlı yayında şunları aktardı:
“Kendimi doktorların raporlarında yer alandan çok daha iyi hissediyorum ancak büyük ihtimalle hislerim beni aldatıyor. Yıllardır çok sağlıklı bir adamdım, şimdi hasta olma vakti geldi. Hayattaki hiçbir şey tesadüf değil. Önemli olan Bosna Hersek hayatta kalmayı başardı, bizler hayatta kaldık, stüdyoda sizlerle tekrar görüşme konusuna gelecek olursak; görüşeceğimize çok emin değilim ama eski bir şarkının da söylediği gibi ‘Ama bu artık önemli de değil.’
Vatandaşlara ne mesaj vereceğimi bilemiyorum, önemli olan şey; Bosna Hersek’in hayatta kalması. Sırpların Sırp, Hırvatların Hırvat, Boşnakların Boşnak olarak kalmasının yanı sıra hepsinin ‘Bosna Hersekli’ olması gerekli. Bunun, Bosna Hersek’in hayatta kalmasında büyük önem taşıdığını düşünüyorum. İntikam yerine adaletin olduğunu ifade etmek istiyorum. Geçmişi unutmasınlar ancak geçmişte de yaşamasınlar.”
Aliya İzetbegoviç’in 19 Ekim 2003’teki vefatından önce görüştüğü son devlet adamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Cenazesine farklı ülkelerden 150 binden fazla kişinin katıldığı Boşnak lider, Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne defnedildi.
Bilge kişiliğiyle de tanınan Aliya İzetbegoviç, ardında “Doğu ve Batı Arasında İslam”, “İslam Deklarasyonu”, “Özgürlüğe Kaçışım”, “Tarihe Tanıklığım” ve “Köle Olmayacağız” gibi eserler bıraktı.
Aliya İzetbegoviç’in ilk Cumhurbaşkanı olduğu bağımsız Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması’nın getirdiği karmaşık siyasi yapısı nedeniyle sık sık krizlerle yüzleşiyor.
Ülkedeki iki entite arasında anlaşmazlıklar yaşanırken, Sırp Cumhuriyeti (RS) tarafından, bağımsızlık ve savaş söylemleri tedirginliğe sebep oluyor.
Bosna Hersek’te devletin en üst makamını Boşnak, Sırp ve Hırvat 3 üyeden oluşan Devlet Başkanlığı Konseyi oluşturuyor.
Denis Becirovic, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi ve başkanlığı görevini yürütürken, Konseyin Sırp üyeliğini Zeljka Cvijanovic, Hırvat üyeliğini ise Zeljko Komsic yapıyor.
Başta Cvijanovic ve RS Başkanı Milorad Dodik olmak üzere birçok Sırp yetkili, Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamaları ve dolayısıyla Dayton Barış Anlaşması’na karşı gelmeleri gerekçesiyle ABD’nin yaptırım listesinde yer alıyor.