Türkiye’deki elektrikli şarj istasyonu sayısının yollardaki elektrikli araç sayısına kıyasla oldukça iyi durumda olduğunu belirten sektör temsilcilerine göre, yerli otomobil Togg’un yollara çıkmasıyla elektrikli araç kullanımında beklenen hızlı artış doğrultusunda elektrikli şarj ağına yönelik yeni yatırımlar da hız kazanacak.
Zorlu Enerji Ticaret Genel Müdürü İnanç Salman, Türkiye’de elektrikli araç kullanımıyla birlikte hızla gelişen elektrikli şarj piyasasını AA muhabirine değerlendirdi.
Salman, Türkiye’deki elektrikli araç şarj istasyonlarının, elektrikli araç kullanımındaki yaygınlaşma paralelinde mevzuat, altyapı ve teknik açılardan tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde geliştiğini söyledi.
Bu gelişimi sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmenin en önemli gündem konuları arasında olduğunu belirten Salman, Zorlu Enerji’nin 2018’de kurduğu ZES (Zorlu Energy Solutions) markasıyla Türkiye’de, ‘electrip’ markasıyla ise Avrupa’da yükselen ihtiyacı öngörerek elektrikli araç şarj istasyonu yatırımlarını sürdürdüğünü kaydetti.
Salman, şarj istasyonu sayısının Türkiye’de yollardaki otomobil sayısıyla kıyaslandığında oldukça iyi durumda olduğuna dikkati çekerek, “Elektrikli araç şarj istasyonu olarak şu anda yaklaşık 6 bin soket bulunuyor. Bu soketlerin yarısından fazlası Zorlu Enerji tarafından işletiliyor. Türkiye içinde ZES ile pazar lideriyiz. Bugün Kıbrıs dahil, 81 ilimizde 3 binin üzerinde sokete ulaşmış durumdayız. Bizim şu anda asıl yoğunlaştığımız konu Türkiye gibi büyük bir ülkede kurduğumuz bu elektrikli araç şarj istasyon ağını, ülkemizdeki altyapı güçlendirme yatırımlarına paralel olarak sürdürülebilir şekilde büyütmeye devam etmek.” diye konuştu.
Togg’un piyasalarda ortaya çıkaracağı etkileri dile getiren Salman, şu bilgileri paylaştı:
“Bu yıldan itibaren tabii ki Togg’un da etkisiyle elektrikli araç sayısının ve modellerinin artacağını düşünüyoruz. Özellikle 2023’ün ikinci yarısından itibaren ve 2024-2025 yıllarında Türkiye’de hızlı bir şekilde elektrikli araç sayısının artacağını öngörüyoruz. Bugünün şartlarında ülkemizdeki şarj cihazı sayısı yeterli olsa da 2030 için 1,5 milyonu aşkın elektrikli aracın yollarımızda olacağını ve bunun onda biri kadar ortak kullanıma açık şarj cihazına ihtiyaç duyacağını düşünüyoruz. Bu da yaklaşık 150 bin adet elektrikli araç şarj cihazına ihtiyaç olacağını gösteriyor. Artacağını öngördüğümüz bu talep doğrultusunda Türkiye’nin, elektrikli araçlar için altyapıyı oluşturabilmesi için 2030 yılına kadar 3 milyar dolar civarında bir yatırım yapması gerekiyor. Bunun 2 milyar dolarlık kısmı dağıtım şirketleri, 1 milyar dolarlık kısmı ise şarj istasyonlarına yatırım yapan şirketlere ait olacak.”
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun şarj istasyonlarına ilişkin düzenlemelerinin sektör temsilcileri tarafından olumlu karşılandığını vurgulayan Salman, Türkiye’de elektrikli ulaşım alanında yasal altyapının oluşturulmasıyla birlikte yatırımcıların bu alana ilgisinin arttığını ve şu anda başvuru sayısının 120’nin üzerinde seyrettiğini söyledi.
Salman, lisans dışında farklı çözümlerin sunulmasının da sektörün önünü açacağına değinerek, “Şarj istasyonu işletmek isteyen gerçek kişiler veya şirketler, lisans sahibi şirketlerden sertifika almak yöntemiyle şarj istasyonu işletme imkanına sahip olabiliyorlar. Böylece sertifika sahibi şarj istasyonu işletmecileri yazılım, çağrı merkezi, ödeme altyapısı gibi pek çok maliyet artırıcı kalemden de kurtulmuş oluyor.” bilgisini paylaştı.
Elektrikli araç kullanıcılarının günlük rutinine göre aracını şarj edilebileceği bir altyapı kurmanın önemine dikkati çeken Salman, “Bu duruma Avrupa’dan örnek verecek olursak, ilk etapta ev ve ofislerde araç şarj etme işlemleri toplamın yüzde 80’ine tekabül ederken halka açık istasyonlarda yapılan şarjlar yüzde 20’ler civarında bulunuyordu. Son birkaç yıldır ise şarj alanında bir denge sağlanmaya başladığını görüyoruz. Beklenti elbette cihazların oranından çok ihtiyaca göre doğru konumlanmaları yönünde. Temelde bu kullanım tercihlerinin ülkemizde de paralel şekilde gelişeceğini ve oranların dengeleneceğini düşünüyorum.” dedi.
Salman, elektrikli araç teknolojileri gelişirken bir yandan da elektrik şebekesindeki yük dağılımını doğru yönetecek sistemlerin de oluşturulması gerektiğini söyledi.
Avrupa’da bu konu üzerinde çalışıldığını kaydeden Salman, “Bunun için çok farklı yöntemler kullanılıyor. Örneğin elektriğin gün içindeki fiyatını izleyerek araç sahibinin elektriğini minimum maliyetle almasını sağlayacak ve gün içinde şebeke yükünü dengeleyecek çözümler üretiliyor. Belirli teşvik mekanizmalarıyla elektrikli araç kullanıcıları tespit edilen aralıklarda şarj kullanımına teşvik ediliyor.” ifadelerini kullandı.
Salman, şöyle devam etti:
“Türkiye’de de yapmamız gereken, verilecek teşviklerle elektrikli araçlara geçişi kolaylaştırmak olmalı. İkinci olarak araç sahipleri için belli çözümler geliştirerek minimum maliyette şarj işleminin gerçekleştirilmesine olanak sağlamak gerekiyor. Avrupa’da bu alanda teşvik verilirken gelecek perspektifinden değerlendirme yapılıyor ve elektrikli araç şarj istasyonları geleceğin enerji ekosisteminin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu ekosistemde tüketiciler aynı zamanda üretici oluyor ve dağıtık enerji sistemleri kullanılıyor. Elektrikli araçlar aynı anda bataryaları aracılığıyla enerji depolayabildikleri için günün belli zamanlarında sisteme enerji sağlayabiliyorlar.”
Elektrikli araçlarda merak edilen noktalardan birinin de menzil konusu olduğuna değinen Salman, “Yüksek hızlı ZES DC ünitelerimiz sayesinde araç kapasitesine bağlı olarak kullanıcılar 20 dakika civarında yüzde 80 oranında araçlarını şarj edebiliyor. Özellikle şehir içi noktalarda ve AVM’lerde bulunan AC cihazlarla da bu süre yine araç kapasitesine bağlı olarak 3-4 saatlere çıkıyor.” diye konuştu.
Salman, bağımsız şarj istasyonlarının, elektrikli araç sayısının artışına paralel olarak ilerleyen günlerde mutlaka gündeme geleceğini de sözlerine ekledi.
Enerjisa Enerji Üst Yöneticisi (CEO) ve Eşarj Yönetim Kurulu Başkanı Murat Pınar da Türkiye’deki elektrikli araç sayısı ve pazar payıyla birlikte, araç başına düşen şarj istasyonu sayısının da hızla arttığını belirterek, “Dünya geneline baktığımızda her 10 araç için 1 şarj istasyonu hedeflendiğini görüyoruz. Türkiye’de mevcut kamuya açık şarj istasyonu adedi bu oranın üstünde. Elektrikli araç sayısı ise 20 bin adede yaklaşmış durumda.” ifadelerini kullandı.
Pınar, yerli elektrikli otomobil Togg’un elektrikli araç piyasası ve şarj istasyonları açısından önemine değinerek, “Togg’un mevcutta ivme kazanmış olan e-mobilite ekosisteminin ana tetikleyicisi olacağına inanıyoruz. Gerek yerli aracımız, gerekse de bu yıl Türkiye’de satışa sunulacak yeni modellerle birlikte elektrikli araç parkının en az 3 katına çıkmasını bekliyoruz. Bu önemli gelişme sayesinde daha önce hayata geçirilen yatırımların daha yüksek kapasitede hizmet verebileceğine, aynı zamanda yeni yatırımların da hız kazanacağına inanıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Mobilite Araç ve Teknolojileri Stratejik Hedefler ve Yol Haritası Taslağı’na göre, 2030’da elektrikli araç satışlarının pazar payının yüzde 35’e, elektrikli araç parkının 2,5 milyona, kamuya açık şarj soket sayısının 250 bin seviyelerine yükselmesinin beklendiğini anımsatan Pınar, “Ancak geçen seneye kadar, bu şarj istasyonlarının büyük bir kısmı AC tip şarj işleminin daha uzun süre aldığı istasyonlardan oluşmaktaydı ve belirli büyük şehirlerde odaklanmıştı. 2023 itibarıyla Türkiye çapında DC tip yüksek hızlı şarj istasyonlarının sayısının artmaya başladığını görüyoruz. Eşarj olarak biz de son 6 ayda 50’ye yakın şehirde 250’nin üzerinde yüksek hızlı şarj istasyonu kurmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” diye konuştu.
Pınar, şarj ağı işletmeci lisansı alan şirketlerin merkezlerinin Türkiye’nin farklı şehirlerinde bulunmasına karşın, şarj istasyonlarının büyük bir kısmının elektrikli araç adedinin yüksek olduğu şehirlerde odaklanmış durumda olduğunu ifade etti.
31 Aralık itibarıyla şarj ağı işletmeci lisansı sahibi tüzel kişilerin, Şarj Hizmeti Yönetmeliği’nin ilgili maddesine uygun olarak şarj ağlarını 30 Haziran’a kadar oluşturması gerektiğine dikkati çeken Pınar, şunları kaydetti:
“Elektrik altyapısı, bölgeden bölgeye değişmekle birlikte, özellikle yüksek hızlı şarj istasyonları için ilave altyapı yatırımları gerekebiliyor. İstasyon gücüne ve yapılacak altyapı yatırımına göre, maliyetler 1000 avro civarından başlayıp, 100 bin avronun üzerine çıkabiliyor. Elektrikli araçları ev tesisatından doğrudan, ortalama 15 saat ve üzeri veya wallbox adı verilen alternatif akımla çalışan şarj cihazlarıyla ortalama 4-8 saat arası şarj etmek mümkün. Öte yandan kamuya açık alanlarda bulunan doğru akımla çalışan yüksek hızlı şarj istasyonlarında bu sürenin yarım saatin altına kadar düştüğünü söyleyebiliriz.”