CHP İlçe Başkanlığı, geçtiğimiz Pazar partililere yönelik olarak düzenlenen yemekte 1 Kasım tarihinde gerçekleştirilecek olan genel seçim çalışmalarının startını verdi.
Düzenlenen programa CHP Bursa Milletvekilleri Orhan Sarıbal, Nurhayat Altaca Kayışoğlu ve Erkan Aydın’ın yanı sıra CHP İlçe Başkanı Engin Başar ile çok sayıda partili katılım gösterdi.
BAĞNAZLIĞA HAYIR!
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren CHP İlçe Başkanı Engin Başar, “Bugün burada seçim startı vermek üzere bir araya geldik. Biz seçimden korkmuyoruz, seçime hazırız. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü geçirdik, barış var mı? 6 Eylül İnegöl’ün kurtuluşunun 93’üncü yılı, kurtulduk mu acaba? Eskiden çocuklar çiçekten, kızamıktan ölüyorlardı. Şimdi ise savaştan ölüyor, yetim kalıyor ya da aç-susuz halde sokaklarda kalıyorlar. Doğayı katlettik, doğa isyan etti. En son Artvin Hopa’da yaşanan felâket gibi… Komşumuz Suriye’ye girdiniz. Sırf Esad hırsı ile insanlık karaya vurdu. İnsanlığı o kadar öldürdünüz ki para hırsı mülteci tüccarları yarattı Akdeniz ve Ege’de insan cesetleri topladık. Suruç katliamı, uykusunda vurulan polisler, sokakta ensesinden vurulan subayımız ve daha niceleri… Soruyorum size; kurtulduk mu? Devamlı ‘Benim milletimin dediği olur’ diyen Cumhurbaşkanımız 7 Haziran seçimlerini beğenmeyip ülkemizi seçime götürüyor. Bu arada seçime gidiyoruz derken seçimlerin ertelenmesine de alıştırılmaya çalışılıyoruz. Tamamen biat kültürü yaratmak isteyenlere şu soruyu sormak isterim; kral-padişahın tebaası mı olmak istersiniz yoksa yurttaş mı? Kadınlar dul, çocuklar yetim… Halkı fakirleştirilerek baskı kuranlar şunu bilsinler ki kaybedecek bir şeyi kalmayan insanların isyanı fena olur. Türk-İslam sentezini, Kürt-İslam sentezini hayat tarzı yapan siyasetçiler sermaye emek çelişkisine sırtını dönenler hırsızlara, talancılara kucak açtı. Tüm dinlere, etnik kökenlere, inançlara elbette saygılı olacağız. Kör inanç peşinde koşanlara karşı duracağız, laik devlet yapısını yıkmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz, bağnazlığa hayır diyeceğiz. Demokrasiye, temek hak ve özgürlüklere evet diye haykıracağız. Yaşam süreci birbirine geçmiş eklemlerden oluşur. Her biri aşaması daha öncesini içerir. Zaman yaşlanmaz, insan yaşlanır. Yaşam bir bütündür, yaşam özgürlüktür. Yaşam kör inanç bataklığından çıkmayı öngörür. Anadolu’da ne Türk bağnazlığın batağına düşmeli ne Kürt… Onun için inadına laiklik, inadına demokrasi, inadına hukuk, inadına özgürlük, inadına barış diyorum” dedi.
KURTULUŞ SAVAŞI’NIN YÜCE İNSANLARI
İnegöl’ün düşman işgalinden kurtuluşunun 93’üncü yılını kutlayarak konuşmasına başlayan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “O işgalden kurtuluşun içinde Kürt’ü de vardı Türk’ü de vardı Laz’ı da vardı Çerkez’i de vardı. Çarıkla, karasabanla, erkeği hemen hemen kalmamış, kadını ile dağlarına mermi taşıyan, son ambarında kalan buğdayını ekmek yapıp, un yapıp bu ülkeyi kurtaran o milli Kurtuluş Savaşı’nın yüce insanları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum” şeklinde konuştu.
KİRLİ SAVAŞIN SORUMLUSU; “ALDATANLAR VE KANDIRANLAR”
Ülkemizde bir kirli savaş yaşandığını belirten Sarıbal, “Bu kirli savaşın tek sorumlusu kaçak sarayda yaşayan Cumhurbaşkanı ile aldatanlar ve kandıranlar AKP iktidarıdır. Bu çok nettir. Biz şunu çok iyi biliyorduk; eğer Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimlerinde diktatörlüğünü ilan edeceği, başkanlığını ilan edeceği sonuçlara ulaşamazsa bu ülkede 2 şekilde toplumun üzerine baskı kuracaktı. Bir tanesi terör, bir tanesi ekonomik zorluklar. Bunu tek tek anlattık. Başkanlık sistemi, 400 milletvekili, yeni Türk modeli anayasa… Yani kaçak saraydaki diktatör, zaten ben fiilen rejimi değiştirdim, diktatörlüğümü yaşıyorum ama hadi yasallaştırayım bunu, böyle daha rahat olur, daha rahat istediğim şeyleri yaparım diyor. Biz bunu gördük” diye konuştu.
“SANDIĞA GİDİP AHMAKLARA VE FAŞİSTLERE DERS VERECEĞİZ”
Sarıbal, “Çok yakın tarihi kısaca inceleyelim. 5 Nisan’a kadar mevcut Cumhurbaşkanı, mevcut Başbakan, İmralı ile hükümetin isteği doğrultusunda her türlü görüşmeyi yaptı mı, yapmadı mı? Yaptı. Peki, 5 Nisan’dan sonra İmralı ile olan görüşme neden bitti? Oslo’da başlayan İstanbul Dolmabahçe’de süren barış süreci niye bitti, gerekçesi neydi? O zaman birkaç soru daha mevcut Cumhurbaşkanına, mevcut Başbakana ve mevcut aldatanlar ve kandıranlar partisine sormamız lazım. Soru şu; madem İmralı ile 2013’te başlayan, 2015 Nisan’ına kadar süren görüşmeler yanlış idiyse neden o tarihe kadar sürdürdünüz? Peki, 2015 Nisan’ına kadar İmralı ile sürdürdüğünüz görüşmeler doğru idiyse 2015 Nisan’ından sonra neden sürdürmediniz? Bu sorulara cevap bekliyoruz. Oslo görüşmelerinde Cumhurbaşkanı kelimesi kelimesine her şeyi biliyor, Başbakan her şeyi biliyor. Son Dolmabahçe protokolünde 10 maddelik bütün maddeleri Cumhurbaşkanı da Başbakan da noktası noktasına biliyor. Ne dedi? İmralı’nın ‘silahlar artık terk edilsin’ açıklamasına 1 hafta kala 1 gecede kaçak sarayda oturan adam ‘Ben Dolmabahçe molmabahçe tanımıyorum’ dedi Adama sormazlar mı, şimdiye kadar neredeydin? Bu sarayın kapıları kapalı mı? Bu sarayın hangi odasındaydın da görmedim, duymadım, haberim yok diyorsun. İnsanda biraz vicdan, utanma, arlanma olacak. Bu kirli savaşı bitirmenin tek yolu yüksek sesle ‘Savaşa karşı barış’ demektir. Kaçak saray kendi ikbali için Oslo’daki sözleşmeleri, Dolmabahçe’deki protokolü yok saydı. İmralı’daki görüşmeleri yok saydı. Seçime birkaç gün kala Diyarbakır’da bir bomba patladı. O, Cumhurbaşkanının ve AKP’nin elinde kaldı. Hemen arkasında Suruç’ta bir bomba patladı, gencecik çocuklar katledildi. Hemen arkasında 2 tane polisimiz şehit edildi. Bugüne kadar o 2 polisin şehit edilmesiyle ilgili bir tane emniyetten açıklama, bir tane katili şudur diyecek kimse çıktı mı? Çıkmadı. Arkasında ne yaptılar? Suruç’u bahane edip IŞİD’i bombalıyoruz diye Kandil’i bombalayarak savaşı tetiklediler. Bizzat savaşın başlama modeli budur. Yani, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, mevcut siyasal iktidar bu ülkede savaşı başlattı, o günden bu güne kadar 80-90 tane askerimiz, polisimiz katledildi, şehit oldu. Ateş düştüğü yeri yakar. Birkaç gün önce bir şehit ailesini ziyarete gittim. Baba; ‘Vatan sağ olsun’ diyor, anne; ‘Ben bu çocuğu bir tek kurşunla ölsün diye büyütmedim. Daha çocuğumun mürüvvetini görecektim, evlenecekti, benim yaptığım yemeği yiyecekti’ diyor. Anne gerçeği söylüyor. Ortada bir kirli savaş var. 3 gün önce bir tezkere ile beraber artık bu kirli savaşın yerel ayağı değil uluslararası başladı. Bizi Ortadoğu bataklığına sürükleyecek yeni bir macera karşımızda. Şöyle bir süreci bize izletiyorlar; ‘Ülkede olağanüstü bir durum olursa gerekirse biz seçimi de erteleriz.’ Yani bile bile ve isteyerek bu ülkeyi Ortadoğu bataklığındaki savaşa sürüklemek istiyorlar. Bu tezkerenin çok önemli bir tarafı vardı. Karadan bizim askerimiz başka ülkenin sınırlarına girebilir, başka ülkenin askerleri bizim ülkemize gelebilir. Bu tezkerenin bu açıdan çok dikkatle incelenmesi gerekiyor. Bu resmen eli kanlı, ne yapacağı belli olmayan bir adama verilmiş olağanüstü yetkilerdir. Biz AKP iktidarının ve Cumhurbaşkanının ne kadar tehlikeli olduğunu gördük. Bu tezkereyi ve 3 güvenlik yasasını üst üste koyduğumuzda hakikatten karşımızda vicdanı olmayan, ahlakı olmayan, yurtseverlik anlayışı hiç olmayan bir yapıyla karşı karşıyayız. Bizler bu ülkenin yurtseverleri, barıştan yana olan insanlar, bir tek gencin bu ülkede yaşamını yitirmemesi için barışı çok yüksek sesle haykırmalıyız. Bu yetmez. Vicdanlı olacağız ama adaletli vicdanlı olacağız. Bu ülkedeki yoksul çocukların ölmesine müsaade etmememiz lazım. Bunun için de önümüzde tek ve en önemli 2 şey var. Birincisi salonlardan sokaklara çıkıp ‘Barış istiyoruz, çocuklarımız ölmesin’ diyeceğiz. İkincisi, 1 Kasım’da hangi koşullar olursa olsun sandığa gideceğiz, haramilere, katillere, faşistlere, bu ülkenin düşmanlarına, bizi Ortadoğu bataklığına sürüyen ahmaklara, yalaklara ders vereceğiz” ifadelerini kullandı.