Bursa İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Hz. Muhammed (A.S.)’in namazı miraç esnasında meleklerden görerek özendiğini, bunun üzerine Allah’ın 5 vakit namazı Ümmeti Muhammed’e bir hediye olarak gönderdiğini belirtti.
Bursa İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Camiler ve Din Görevlileri Haftası kapsamında İnegöl’e gelerek “Toplumsal hayata katkıları açısından camiler” konulu bir konferans düzenledi. Geçtiğimiz Salı akşamı saat 20.30’da Sani Konukoğlu Konferans Salonu’nda düzenlenen programa; Kaymakam Ali Akça, Belediye Başkan Vekili Turgay Yel, İlçe Müftüsü Kazım Güzel, din görevlileri ve çok sayıda vatandaş katılım gösterdi.
“NAMAZ, MÜSLÜMAN’IN ALLAH İLE DERTLEŞMESİDİR”
Programın açılış konuşmasını yapan İlçe Müftüsü Kazım Güzel, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası programımıza teşrifinizden dolayı teşekkür ediyorum. Cami ve camide görevli gönüllü kardeşlerimizin haftası deyince aslında insanlık tarihi ile başlayan bir ibadetten, kulluktan ve o kulluğun yerine getirildiği mekândan, o kulluğu idare eden imamlardan, rehberlerden bahsettiğimizi biliyoruz. Cami, Hz. Adem babamızla başlayan, mabet, tüm peygamberlerin devam ettirdiği bir kulluk vecibesi olan mekânın adıdır. Allah’a en yakın olmanın hali olan secde etmenin adı mescit, camilere isim olarak verilmiştir. Yeryüzü tüm Müslümanlar için mescit kılınmıştır. Bununla beraber yeryüzünü mescit şuuruyla yaşamak ve yeryüzünde bir mescit ruhuyla imar ve inşa etme adına mabet olarak bildiğimiz camilerin bu şuurla imar ve inşa edilmesi istenmiştir. Ayette; Allah’ın mescitlerine ancak ona iman eden, ahirete inanan, namazı kılıp zekâtlarını veren, yalnız Allah’tan korkan kimselerin imar ve inşa edeceği haber verilirken insanoğlunun topraktan var edildiği ve yeryüzünü imarla görevlendirildiği de bir başka Ayet-i Kerimede hatırlatılmaktadır. Bütün camilerimiz Kâbetullah’ın birer şubesidir ve insanlık tarihi ile başlayan mabet tarihi, aslında kulluk tarihinin bir başka veçhesidir. Camiler, Allah’ın evleridirler ve camiye devam edenler Allah’ın misafiridirler. Her Müslüman, Allah’ın misafiri olma noktasında kalplerin Allah’ın zikri ile tatmin olduğu o mekânlardan hem o nimetten istifade etmek hem de şükür görevini ifa etmek adına camilerin cemaati olmak durumundadırlar. Tabi ki o camilerin en güzel imarı cemaatle olmaktadır. Kadını ile erkeği ile sağlıklısı ile engellisi ile genci ile ihtiyarı ile hayatın bütün boyutlarında ve insanların bütün çeşitleriyle camide bütün renkler desen desen bulunmalıdır. Bu bağlamda camilerimize Diyanet İşleri Başkanlığımızın ‘Cami ve Çocuk’, ‘Cami ve Gençlik’, ‘Cami ve Kadın’, ‘Cami ve Engelliler’ noktalarındaki temalar ile işlediği konular önemlidir. Bu yılki konusu namazdır. Namaz, aslında müminin miracı, dinin direği ve Müslüman’ın Allah ile hasbihal etmesi, dertleşmesidir. Derdini yalnız ona arz etmesi, çareyi yalnız ondan bilmesinin adıdır. Namaz aslında Allah ile yapılmış olan anlaşmanın günde 5 defa tazelenmesi, bunun şuurunda olduğunun ilanının yapılmasıdır. Bu nedenle kubbelerde vahdetin sağlanmadığı toplumlarda vahdeti sağlamak mümkün olmayacaktır. Mihrapların önünde yürekler tek vurmadığı müddetçe toplumların bir araya gelmesi mümkün olmayacaktır. Hal böyle olunca camilerimizde mihrabımızın önünde imanımızı, kardeşliğimizi, kuvvetliliğimizi, vahdetimizi yeniden ilan etmeli ve bizzat yaşamalıyız. Yeniden Allah’a verdiğimiz sözü, kullarla olan ahdimizi ve karşılıklı kardeşlik hukukumuzu önce camilerimizde gerçekleştirmeliyiz. Bu bağlamda günde 5 defa her rekâtta Allah’a yapmış olduğumuz sözleşmenin idrakinde olduğumuzu ifade etmenin adı olan namazı bir de hocamızdan dinleyeceğiz. Dikkatli dinleyip istifade etmeye çalışalım” dedi.
PEYGAMBERİMİZ NAMAZI MELEKLERDEN ÖZENDİ
Güzel’in ardından kürsüye çıkan Bursa İl Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, “Mevla’mıza sonsuz hamd-ı senalar olsun. O ki Mümin kullarına namazı bir miraç kıldı. Gönderdiği son Peygamberine sonsuz kere Salat-u Selam olsun. Namazın bizler için miraç olabileceğini en güzel örnek olarak bizlere gösterdi. Mevla’mızın rahmeti, bereketi, affı ve mağfireti hepimizin üzerine olsun. Programa iştirak eden herkese şükranlarımı arz ediyorum. Hoş geldiniz. Yüce Mevla’mız, Peygamberimize bir hitabında; ‘Ey habibim. Müminlere hatırlat, çünkü senin hatırlatman onlara fayda verir. Hatırlatmak, yeniden tazelemek insan hafızasının ihtiyacıdır. Çünkü hafıza unutmaya adeta mahkûmdur’. Unutuyor ki yeni bilgileri alsın. O bakımdan bu akşam sizlere namazın öneminden söz etmeye çalışacağız. Bir sıkıntılı zaman, hüzün senesi, Sevgili Peygamberimizin amcasını ve vefakâr eşini kaybettiği yıldı. Ashabı kiram Peygamberimizi öylesine üzüntülü gördüler ki o seneye hüzün senesi dediler. Tam o senede hüznü hiç şikâyet etmeden acıyı yudum yudum içen Efendimizi, Yüce Mevla’mız miraç ile teselli etti. Bir gece Cebrail (A.S.) geldi, Peygamberimize; ‘Haydi kalk, sefer zamanı, Rabbin seni katına davet ediyor’ dedi, o da hiç nereye gidiyoruz diye sormadan emre uyarak ona eşlik etti. Süleyman Çelebi Hazretleri Mevlid-i Şerif adlı eserinde Peygamberimizin miracını çok mükemmel sözlerle anlatır ve orada, miraçta gördüklerini vasfeder. Der ki; semaya yükselirken kat kat semalarda melekleri gördü. Kimisi ayakta, kimisi rükû ederek, kimisi de secde halinde Allah’ı tespih etmekteydiler. Öylesine güzel bir hal arz ediyorlardı ki Peygamberimiz onlara çok özendi, keşke biz de böyle ibadet edebilsek dedi. İşte melekleri bölükler halinde, cemaatler halinde miraca yükselirken semanın katlarında bizim namazlarımızda toplayıp da yaptığımız o rükû, secde, kıyam halini bölük bölük yapmaktaydılar. Ve bizler bu işin safahatın Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinden Peygamberimizin bize aktardığı hadislerden öğreniyoruz. Neticede Rabbimiz, Hz. Cebrail’i bile bir noktadan sonra ayırarak sadece çok sevdiği ve sevdiği için Habibim dediği, Allah’ın en çok sevdiği kişi olduğu için ve Allah’ı da en çok seven kişi olduğu için kendisine Habibullah denilen Hz. Muhammed efendimiz ile karşı karşıya kaldılar. İki yay mesafesinde olacak kadar yakın oldular. Peygamberimiz, Rabbimizin katına giderken Hz. Cebrail’e ‘Nasıl gideyim’ diye sordu. Bir çift söz, ‘aşkla’ dedi. Resulullah Efendimizin en çok sahip olduğu sermayeydi aşk. O, Cenab-ı Hakk’ı çok sevmekteydi. Daha Peygamberlik vazifesi gelmeden Efendimiz, Mekke’deki Hira mağarasında inzivaya çekildiği zaman öylesine değişik bir hal arz ediyordu ki çevresindekilere, Mekkeliler; ‘Galiba Muhammed rabbine âşık oldu’ diyorlardı. İlk sözü şu oldu; ‘Bütün selamlar, bütün yüceltici sözler, bütün tazim ve hürmet ifade eden kelimeler, hepsi Ey Rabbim senin içindir, sana layıktır. Sen yüceler yücesisin’. Sonra Rabbimiz Efendimize hitaben, “Sana selam olsun en Peygamberim, ey şanlı nebi. Benim rahmetim ve bereketim tıpkı İbrahim’in ailesine ulaştığı gibi sana da ulaşsın’ dedi. Efendimiz, Cenab-ı Hakk katında bu kadar büyük bir değere sahip iken bile ümmetini unutmadığının işaretidir orada salih kullarının ve ümmetinin de üzerine bu rahmet-i ilahiyyenin olmasını talep etmiştir. Allah’ın, Hz. Cebrail’i bile aradan çıkardığı o ortamda Efendimiz biz ümmetini aradan çıkarmamıştır. Ümmetine olan sevgisinin, ilgisinin en bariz işareti budur der İslam âlimleri. Sonra Kelime-i Şahadet okumak sureti ile efendimizin bu sözleşmeyi sona erdirdiğini öğreniyoruz. O halde bizim tahiyyatta oturduğumuz zaman okuduğumuz bu dua, Rabbimiz ile Peygamberimiz arasında geçen o söyleşmenin bize bir hatırasıdır. Namazın sadece bu kısmı bile tahiyyat kısmı bile o miraç anında yaşananları okuduğumuz zaman, ona dair bilgiler edindiğimiz zaman bizim namazlarımızda da bu söyleşmeyi tekrar ettiğimizi düşünmemiz bizim namazdan alacağımız haz için yeter de artar bile. Miraçta bizlere lütfedilen, Peygamberimize verilen bu hediyenin böylesini bir tarafı var. Rabbimiz Teâlâ, Peygamberimize bu güzel misafirliğinden dolayı bir hediye vermek suretiyle Bakara suresinin her gece yatsı namazından sonra okuduğumuz 2 ayetini bir de 5 vakit namazı Ümmeti Muhammed’e bir hediye olarak göndermiştir. O da Resulullah Efendimizin meleklere özenmesinin karşılığında ona sunulan bir hediyedir ve Peygamberimiz (A.S.) miraçtan namaz hediyesi ile ümmetine dönmüştür. Hz. Cebrail’in ona öğretmesi ile abdest almış, namazını kılmıştır. Hz. Hatice validemiz ondan öğrenmiştir ve nihayet ümmetine de örnek olmuştur. ‘Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öylece namaz kılın’ buyurmak suretiyle bize de bu manada örnek olmuştur” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, namazın önemi hususunda ayet ve hadislerden aktarımlarda bulunarak konuşmasını sonlandırdı.