Bursa At Hastanesi’ndeki 7 veteriner hekim, 6 veteriner sağlık teknikeri, 5 memur, ikişer laborant, röntgen teknikeri ve nalbant, yaklaşık 1100 yarış atının bulunduğu hipodromda 7 gün 24 saat esasına göre çalışıyor.
Klinik olarak açılan ve 2011 yılında hayvan hastanesine dönüştürülen, 2013’ten bu yana ise mevcut binasında hizmet veren tesiste, günde ortalama 150 yarış atı tedavi edilerek pistlerde sağlıklı şekilde koşmaları sağlanıyor. Hastanede endoskopi, gastroskopi, radyografi ve ultrasonografi üniteleri, iki ameliyathane, dahiliye ve hariciye klinikleri bulunuyor.
Hastanenin Sorumlu Yöneticisi Veteriner Hekim Deniz Özkara, AA muhabirine, yarış atlarında daha çok ortopedik sorunlar ve solunum sistemi hastalıklarıyla karşılaştıklarını, bunun yanı sıra çeşitli operasyonlar, kalp muayeneleri gibi birçok konuda hizmet verdiklerini söyledi.
Sporcu olmalarından kaynaklı yüksek performans veren atlarda strese bağlı dolaşım sistemi hastalıklarının da görüldüğünü belirten Özkara, beslenmeye bağlı sindirim sistemi sorunlarının da yaşandığını dile getirdi.
Hastanenin profilaksi (önleyici tedavi) amaçlı da kullanıldığını aktaran Özkara, “Performans değerlendirmesi için de kontroller yapılıyor. Üst solunum yolları sürekli kontrol ediliyor. Beslenme problemlerinde, en ufak bir yem yeme sıkıntılarında mutlaka sindirim sistemi, ağız boşluğu muayeneleri yapılıyor. Parazit muayeneleri yapılıyor. Ortopedik yapıların düzgün olması için sürekli nallanmaları ve düzgün kenarlanmaları gerekiyor. O yüzden hastanemizde sürekli iki nalbant bulunduruyoruz.” diye konuştu.
Özkara, atın sağlık durumuyla ilgili şikayetlerin, ilgililerinden, idman jokeyleri ve antrenörlerinden dinlenmesinin çok önemli olduğunu anlattı.
Rutin işleyişe değinen Özkara, şu bilgileri verdi:
“Hastanemize gelen atlar için mutlaka önce genel bilgi alıyoruz. Sonra hastanemizin hangi bölümüne sevk edilecekse veteriner hekim oraya sevk ediyor. Klinik muayenelerinin devamında teşhis ve tedaviye yardımcı olacak laboratuvar örnekleri alınıyor. Röntgen çekilmesi gerekiyorsa röntgene sevk ediyoruz. Ultrasonografi ihtiyacı varsa ultrasonografiye sevk ediyoruz. Solunum sistemi sorunlarından şüpheleniyorsa veya rutin bir kontrolse endoskopi bölümüne sevk ediyoruz. Sürekli yem yememe şikayeti gibi bir sorunumuz varsa gastroskopiye sevk ediyoruz. Teşhisi kesinleştirdikten sonra da tedaviye başlıyoruz. Tedaviler sürekli kontrolümüz altında oluyor. ‘Reçete yazdık git, bitti’ demiyoruz. Zaten ahırlar hastaneyle iç içe, 7/24 beraber yaşıyoruz.”
Özkara, atlardaki ortopedik rahatsızlıkların tedavi süreçlerinin bazen kısa, kimi zaman uzun sürebildiğini, sakatlığının tamamen geçtiğinden emin olmadan atı sahaya döndürmediklerini vurguladı.
Ortopedik sorunları teşhis ettikten sonra tedaviye başladıklarını, ilaç ve cerrahi müdahaleler dışında atın ilgilileriyle sürekli iletişimde olduklarını bildiren Özkara, “Atın sakatlığının tamamen geçtiğinden emin olmamız gerekiyor çünkü performans veriyorlar, sahada, idmanda çok yüksek hızlara çıkıyorlar. Hem atın hem de üzerindeki jokeyin sağlığı için bunu yapıyoruz. Bu yüzden ortopedik sakatlıklarda özellikle tedavi bitse bile uzun süreli bir rehabilitasyon yapılıyor.” dedi.
Deniz Özkara, tedavilerden her zaman umutlu olduklarını ancak bazı atların veteriner hekimleri bile şaşırttığını belirtti.
Yaşadıkları bir olaydan örnek veren Özkara, “Çok büyük bir şampiyonumuz, çok önemli bir yarışta sakatlandı. Yani herkes, neredeyse biz bile yarış hayatının bittiğini düşündük ama 10 aylık uzun bir tedavi sonunda yeniden Türkiye’nin en büyük yarışlarından birini kazanarak jübilesini yaptı. O atın tedavisi bizim için önemliydi çünkü çok ümit kesilmişti. Şu anda da aygırlık yapıyor. O yönden umutluyuz.” ifadelerini kullandı.