“Skolyoz Farkındalık Ayı” kapsamında AA muhabirine açıklama yapan Kaya, skolyozun “omurganın üç planlı” ve “C ya da S şeklini aldığı bir deformite” olduğunu belirtti.
Çekilen filmlerde omurgada ölçülen iki omur (vertebra) arasında 10 derece üzerinde eğrilik bulunuyorsa bunun skolyoz olarak tanımlandığını ifade eden Kaya, ameliyat ettikleri vakalar arasında 140-150 derecelere kadar varan eğriliği olanlar bulunsa da bu duruma çok sık rastlanılmadığını kaydetti.
Doç. Dr. Kaya, 40, 50 ve 60 derece eğriliklerin olduğu deformitelerin daha sık görüldüğünü, omurgadaki deformitelerin çok büyük bir kısmının sağlıklı bireylerde sonradan ortaya çıkan yapısal sorunlar olduğunu anlattı.
Skolyozun omurgadaki doğumsal problemlerle birlikte ortaya çıkabildiğini ifade eden Kaya, ergenlik çağına doğru ortaya çıkan ve sebebi bilinmediği için “idiopatik” olarak adlandırılan skolyozlara daha çok rastlandığına dikkati çekti.
Skolyotik deformitelerin, yaşlanma, yıpranma ve dejenerasyon denilen süreç işin içine girdiğinde ilerleyen yaşlarda da meydana gelebildiğini aktaran Kaya, ergenlikte ortaya çıkan fakat ihmal edildiği için erişkinlikte ciddi problemlere neden olan skolyozların da görülebildiğini dile getirdi.
Skolyoza hormonların ve bazı genlerdeki problemlerin yol açıp açmadığının araştırıldığını anlatan Kaya, bugün gelinen noktada bunun nedeninin net olarak aydınlatılamadığını vurguladı.
Doç. Dr. Özcan Kaya, kendisinde veya çocuğunda skolyoz tespit edilen kişilerin panik yapmayıp bir uzmanla görüşmesini tavsiye ederek, “Sizin hastanız, tüm dünyadaki skolyoz havuzundaki hastalardan sadece biri. Ona yönelik bu süreci yönetecek tedavi yöntemi veya daha düşük derecelerdeki eğriliğin toparlanmasını sağlayacak illaki bir yöntem vardır ama sizin kendi hastanız için özeldir. Bu farklı yöntemlerle olabilir. Bu egzersizler ile korselerle de olabilir. Ama gerekli durumlarda hastanın mevcut deformitesini düzeltmeye yönelik cerrahi girişimler de yapılabilir.” dedi.
Tedavideki başarı oranına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kaya, farklı derecelerdeki eğriliklerde başarı sağlama kriterilerinin takip ve kontrol ile hastanın tanı aldığı esnada skolyozunun derecesinin büyüklüğü ve hastanın büyüme potansiyeli olduğunu belirtti.
Kaya, eğer çok erken yaşlardaki bir çocukta ileri derecede skolyoz ortaya çıkıyorsa, geçmişteki tarama çalışmalarında bu hastaların eğriliklerinin ilerleme riskinin yüksek olduğunun gösterildiğine işaret ederek, “Bu hastada daha yakın takip, gerekirse farklı yöntemleri bir araya getirip aşamalı müdahalelerle başarı elde etme söz konusu. İnsan omurgasını, duruşunu, günlük hayatında ona herhangi bir ek sorun yaşatmayacak halde pozisyonlayabiliyorsak bu bizim için başarıdır. Bütün tedavi yöntemleriyle ilgili tedavilerin avantajları ve dezavantajları var. Bu, tedavi ettiğiniz hasta ve tedavi yöntemiyle ilişkili bir süreç. Avantajları şöyle: ‘Benim deformitem var, bundan kurtulmak istiyorum.’ diyen biriyseniz ya cerrahi olarak ya da hasta uygunsa cerrahi dışı yöntemlerle deformiteden kurtulmayı sağlıyorsunuz.” diye konuştu.
Doç. Dr. Özcan Kaya, “Ağır çanta taşımak skolyoza yol açar mı?”, “Yüzmek skolyoza iyi gelir mi?” gibi halk arasında merak edilen bazı soruları da yanıtladı.
Geçmişte ağır sırt ve okul çantalarının skolyoza yol açıp açmayacağına dair birçok çalışma yapıldığına işaret eden Kaya, bu çalışmalarda tek taraflı taşınan çantanın omurgada bir yana doğru kaymaya yol açabildiğini, iki taraflı takıldığında ise bunun olmadığını gösterdiğini ifade etti.
Doç. Dr. Kaya, “Çanta kullanımı belli bir süre herkesin hayatında. Gün sonunda bakıldığında, ağır çanta kullanımının skolyoza, kalıcı bir deformiteye yol açmadığı gözlendi.” diye konuştu.
Skolyoz hastalarında yüzme aktivitesinin fayda sağlayıp sağlamadığına ilişkinse Kaya, “Yüzmeyin mümkünse. Geçmişte hep böyle bir şey vardı, ‘Sırt kaslarınız güçlensin, sırt kaslarınız güçlendiği için omurganız çok sağlıklı olur. Kaslar güçlendikçe omurganız düzelir.’ O yüzden hep yüzme reçete edildi. Fakat gözlemsel çalışmalarda -bugün Türkiye’de de birçok çalışma yapılıyor- aslında yüzmenin skolyoza iyi geldiğine dair herhangi bir kanıt gösterilmedi.” açıklamasını yaptı.
Özcan Kaya, gelişim basamağının alt sınıflarında yer alan canlılarda da yüzmenin döndürücü etkisinin aslında skolyoza yatkınlık yaratabileceğine dair bir sonuca da ulaşıldığına dikkati çekerek, “Yayınlar diyor ki, ‘Eğer sizde zaten skolyotik eğrilik başlangıcı varsa, yüzme bunu artırabilir.’ Sağlıklı bireyler yüzsün tabii.” dedi.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Kaya, ailelerin çocuklarında skolyoz belirtisi olup olmadığını anlayabilmelerinde gözlerin çok güzel bir terazi olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Kaya, “Eğer çocuğunuzda omuz veya bel asimetrisi, omuzlarda içe dönüklük varsa, yürürken gövde ve bacaklar arasında bir uyum vardır, bu uyumun bozulduğunu görüyorsanız, çocuğunuz öne eğildiğinde sırtında veya bel bölgesinde bir çıkıntı olduğunu görüyorsanız o zaman bir doktora başvurun. Panik yapmayalım, yönetilebilen bir süreç ve fazla arama motoru kullanmayalım.” diye konuştu.
Ameliyat tekniklerinde geçmişe göre daha küçük invaziv yöntemler kullanıldığını, daha kısa seviyeli enstrümanlarla eğriliğin düzeltilmeye çalışıldığını vurgulayan Kaya, “altın standart yöntem” olarak tanımladığı sırttan yaklaşımla skolyotik eğriliğin düzeltilmesinin hala başarıyla uygulandığını kaydetti.
Doç. Dr. Kaya, son yıllarda ipli skolyoz tedavisi denilen farklı yöntemlerin de kullanılmaya başlandığını sözlerine ekledi.