İstismar ve cinayet olaylarına yönelik açıklamalarda bulunan İnegöl Kent Konseyi Kadınlar Meclisi Başkanı Mine Atıcı, “Bozulan toplumun nedenini bulacağız. Her birimiz sorumluluk alacağız. Tekrar barış ve güvenin adresi haline getireceğiz vatanımızı. Biçtiğimizi beğenmiyorsak ektiğimize bakacağız” dedi.
Çocuklara yönelik yaşanan istismar ve cinayet olaylarına ilişkin açıklamalarda bulunan İnegöl Kent Konseyi Kadınlar Meclisi Başkanı Mine Atıcı, “Filmdeki kartalın kaptığı çocuğa film olduğunu bile bile kaldırmazdı yüreğimiz, tüm Türkiye ağlardık biz. Şimdi küçücük bedenlerin yaşadığı işkencelerde bile birlik olamadık. Günlerce idam sloganlarının yanı sıra farklı siyasi görüştekilerin birbirlerini bu durumların sorumlusu olarak göstermelerine, kendisi gibi düşünmeyeni ahlaksızlıkla, iffetsizlikle ya da yobazlıkla suçlamalarına tanıklık ettik durduk. Unuttuk insanlığımızı, en kolay yolu seçtik. Birbirimizi suçlayarak bu sorumluluktan kurtulmaya çalıştık. Sonra ne oldu? Çocukların cenazeleri kalktı, üstünden birkaç gün geçti. İdam istekleri sosyal medyada paylaşılan karşıt görüşlülere ait olumsuz tablolar başka bir çocuğun başına bir felaket gelinceye kadar rafa kaldırıldı. Hiçbir çocuğun tırnağına zarar gelmesine tahammül edemeyecek kadar vicdanlı bir toplumken, maalesef Leyla’yı, Eylül’ü siyasallaştıracak kadar küçüldük. Oysa yüce Türk milleti idi bizim adımız. Türkü, Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı, Alevi’si, Sünni’si, sağcısı solcusu, dindarı, ateisti sağlıklı düşünebilecek beyne sahip herkes için vahşice, caniceydi bu masum yavruların yaşadıkları… Daha Şubat ayında 3 yaşında başka bir çocuk yaşamıştı bu vahşeti hatırladık mı? Hani düğünde yorulduğu için uyutulan çocuktu. Tecavüze uğramıştı. 4,5 yaşında babasının cinsel istismarına uğrayan başka bir yavrumuz daha vardı. Ve bizim bilmediğimiz ya da unuttuğumuz daha niceleri… Sadece çocuklarımız da değil tehlike altında olan. Pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımız. Herkes risk altında… Yolda yürürken cinnet geçiren birinin bize saldırmayacağını bilemiyoruz, otobüste gürültü yapılmaması gerektiğini hatırlattığımız biri tarafından canımızdan edilmemiz an meselesi, para vermiyor diye çocuğumuz tarafından tekme tokat dövülmeyeceğimizin ya da eşimiz tarafından uyduruk bir mazeretle öldürülmeyeceğimizin, karşılık alamıyor diye aşık olduğunu iddia eden mahluk tarafından katledilmeyeceğimizin, para için kardeşimizin kör kurşununa gelmeyeceğimizin garantisi yok. Ne yapacağız? İzole mi edeceğiz kendimizi ve sevdiklerimizi? Tabii ki hayır… Bozulan toplumun nedenini bulacağız. Her birimiz sorumluluk alacağız. Tekrar barış ve güvenin adresi haline getireceğiz vatanımızı. Biçtiğimizi beğenmiyorsak ektiğimize bakacağız. Bizler özgüven abidesi çocuklar yetiştirmek isterken abarttık. Kuralsızlığın adını özgürlük sandık. Kişinin özgürlüğünün başkasının sınırına kadar olduğunu öğretmedik. Küçüklüklerinde bencillik yaptığını gördüğümüzde bizim çocuğumuz üzülen taraf olmadığı için normal gördük. Hatta zekâ işareti sandık içten içe gururlandık. Böylece yolda geçerken tesadüfen ona doğru bakan birine gıcık olup saldırabileceğini sandı. Çocuklarımıza sen önemlisin mesajı vermek isterken sadece sen önemlisin dedik. Çocuk böylece başkalarının da hakları olmadığını sandı. O yüzden otobüste başkalarının olması hiç önemli değildi. Uyarıldığında da saldırmaktan çekinmedi. Küçükken her istediğini aldık, her istediğini verdik. Büyüklerine karşı saygısızlık ettiğinde, bunun yanlış olduğunu öğretmedik hatta ‘daha küçük büyüyünce anlar’ dedik ama zamanında öğrenmediği için istediğini alamadığında çıldırdı, anne babasına şiddet uygulamayı kendisinde hak gördü. Bizim anne baba olarak öğretmediklerimiz bir tarafa, okulda öğretmen çocuğun yaptığı olumsuz davranış hakkında uyardı diye gittik öğretmene hesap sorduk, şikâyet ettik, hatta dövdük. Ödevlerini biz yaptık, yemeğini ağzına verdik, oyuncaklarını biz topladık. Hata yaptığında hatasını göstermek yerine üstünü kapattık. Kısaca kişiliğini oluşturmasına engel olduk. Çocuk dünyadaki her şeyin kendisi için var olduğunu düşündü. Hayatın gerçekleriyle yüzleşip de dünyada ki herhangi bir kişi olduğunu gördüğünde depresyona girdi. Kaldıramadı cinnet geçirip ya çevresindekilere ya da kendine zarar verdi. Erkek çocuklarına cinsiyetçiliği bebekliklerinden itibaren aşıladık. Sen erkeksin dedik. Önünde neredeyse el pençe divan durduk, kız kardeşlerini ona hizmetle görevlendirdik. Erkek adam yapar dedik. Öyle de oldu, ya gitti tecavüz etti ya da kendisi hoşlandı diye genç kızı malı olarak sahiplendi. Kendi malına da istediği gibi davranma hakkına sahip olduğunu sandı. İstemiyor diye onu öldürebildi. Çocukların hayallerindeki mesleklerden bile elimizi çekmedik. Taa o zamandan çok para kazanabileceği meslekleri önüne koyduk. Sebebi de çocuğun o meslekle ilgili öngördüğümüz yeteneği değil tamamen çok para kazanması olarak gösterdik. Sonuç; parayı hayatının merkezine koyan yetişkinler oldu. Öyle ki para için hırsızlık yapmayı, hak almayı, hile yapmayı hatta kardeş kanı akıtmayı mubah gördü. Birkaç dönem nesli maalesef bu şekilde heba ettik. Ektiklerimizin defolu ürünleri her gün artarak önümüze çıkmakta… İşte bu yüzden idam değil ne getirilirse getirilsin maalesef bu olumsuzluklar, bu vahşet bitmeyecek artarak devam edecektir. Önce kendi kültürümüze uygun doğru eğitim modelini uygulamayı tekrar öğrenmemiz gerekmektedir. İnsanoğlu için olmazsa olmaz evrensel nitelikteki değerler eğitimi proje olmayacak kadar önemlidir eğitimin tam kalbindedir ve doğumdan ölüme kadardır. Dolayısıyla değerler eğitimi sadece okullarda proje olarak yapılması çocukların değerlerimizi içseleştirmesine olanak vermez. Değerler eğitimi bebeğin doğumu ile beraber evde başlar, okulda devam eder, yetişkinlikte tüm sosyal hayata geçer. İşte bu yüzden her şeyden önce kendimizi sorgulayıp değerlerimize sahip çıkıp çocuklarımızı da bu ilkeler doğrultusunda yetiştirmeliyiz. Elbette ki sosyal kirlilik çocuklarımızı olumsuz etkilese de biz bu asli görevimizi asla göz ardı etmemeliyiz. Biz toplum olarak kendimize ve çocuklarımızın eğitimine çekidüzen vermezsek ileri de daha birçok Eylül, Leyla vakalarına şahit olacağımız aşikârdır” ifadelerini kullandı.