MÜSİAD İnegöl Şubesi tarafından düzenlenen ‘Erdemli Sohbetler’ programının konuğu Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Kaya ile emekli öğretim üyesi Dr. Akif Köten oldu. Programda açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ali Kaya, faizin haram olduğunun her platformda gündeme getirilmesine rağmen bankaların şube sayılarınsa sürekli artış meydana geldiğini ifade ederek, “İslam ekonomisinde faiz yok. Diğer ekonomi türlerinde faiz var. O halde bize düşen bir iş var. İslam ekonomisi hangi temel üzerinde durabilecek? Yani bir başka ifadeyle faizin alternatifi ne olacak, onu ortaya koymamız lazım” dedi.
MÜSİAD İnegöl Şubesi Konferans Salonu’nda düzenlenen program öncesi söz alan MÜSİAD İnegöl Şube Başkanı Bahri Sinan Yazaroğlu, şunları söyledi:
“Bugünkü Erdemli Sohbetler toplantımızın bizim için ayrı bir önemi var. Çünkü bizler işadamları derneği olarak birçok eğitim, seminer, panel ve eğitici toplantılarda bir araya geliyoruz. Fakat gerçekten yaptığımız ticaret açısından ülkemizde bir insanın bir tüccarın nasıl, iş kadını nasıl, işadamı nasıl, iş dünyasında ticaretini yapması gerektiği konusunda bazı bilgiler eksik kalabiliyor. Saygıdeğer Dekan Hocamızın Uzmanlık alanı İslam Hukuku üzerinedir. Hocamız bize muhakkak bugün uzmanlık bölümü ile ilgili bilgiler de aktaracaktır. İslam ve Ticaret konusunda da özellikle bilgiler aktarmasını da rica ediyoruz. Ayrıca bir diğer konuşmacımız olan Dr. Akif Köten hocamız da sohbetinde Gazze’de yaşanan İnsanlık dramı üzerine yapacağı sunum ile birlikte çok değerli bilgileri aktaracaktır. Peygamber Efendimizin birkaç sözüyle devam etmek istiyorum. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz, helal paranın onda dokuzu ticarettedir diye buyuruyor. İslam’da kazanmak, mal mülk edinmek, aile evinin geçimini sağlamak, birikim yapmak, hizmet etmek ve buna benzer birçok konu bize farz kılınmıştır. Ama nasıl farz kılınmıştır helal kazanmak. Bizim helal kavramını unutmamamız lazım. Amaç para kazanmak değil amaç helal para kazanmak amaç dinimizin bize emrettiği şekilde ticaret yapmak. İslami ticaretin temelinde güven vardır. Yani Müslüman sözünün eri bir kişi olması gerekmektedir. Toplumda sağlıklı ticaretin oluşabilmesi için ön şart ahlaktır. Müslüman ahlaklı ticaret yapmakla yükümlüdür. Onun için Müslümanlar sözlerine güvenilen insanlar olmalıdır. ‘Bizi aldatan bizden değildir’ hadisi gereğince ticaretin adalet terazisinin de iyi tartılması gerekmektedir. Bizler İnanan iş insanları olarak bu ilkeler ışığında ticaretimizi yapmalıyız” dedi.
Daha sonra söz açıklamalarda bulunan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Kaya, şu ifadeleri kullandı:
“Bir helal, haram kavramı var. Mesela bu haramlardan bir tanesi faiz. Sizin yakinen muhatap olduğunuz faiz kavramı var. Şimdi hocalar, vaizler, müftüler, bizler yıllardır faiz haramdır diyoruz. Kur’an ı Kerim’de ayet var. Aksini inkâr edemeyiz. Birde ekonomik hayat var. Bu ekonomik hayatın içerisinde, şuanda ülkemizde uygulanmakta olan bir kapitülasyon ekonomi var. Bu kapitalist ekonominin de temel taşı faiz. İslam ekonomisiyle, kapitalist ekonomi var. Bunları bir birinden ayıran temel taş faizin olup olmaması. İslam ekonomisinde faiz yok. Diğer ekonomi türlerinde faiz var. Peki, faiz haram diyoruz. Camilerden, kürsülerden söyleniyor. Bana söyler misiniz bu ülkedeki faizli iş yapma veya banka sayısının azaldığını, faizden kaçınıldığını mı söylersiniz. Yoksa tam aksini mi iddia edersiniz. Her geçen gün banka şubeleri sayısı artıyor. Müşteri var ki artıyor. Bu ülkenin insanları Müslüman değil mi, Müslüman. İslam’da faiz haram değil mi, haram. Peki, ne oluyor? Bu çelişki nereden kaynaklanıyor? O halde bize düşen bir iş var. İslam ekonomisi hangi temel üzerinde durabilecek? Yani bir başka ifadeyle faizin alternatifi ne olacak, onu ortaya koymamız lazım. Bunu yapacak olanlarda bizleriz. Sizlerde uygulayacaksınız. Bunun formülünü hep birlikte bulacağız. Fikirler, teori ortaya konulacak ve biz uygulayacağız. Mudarebe ortaklığını duymuşsunuzdur. Emek sermaye ortaklığı. Örneğin bir mühendis kalkıyor İHA yapıyor. Böyle bir projesi var. Bunun gibi onlarca proje var. Bir başkasının sermayesi var ama böyle bir projesi yok. Bir taraf sermaye koyuyor bir taraf emeğini koyuyor ve ortaklık yapılıyor. Böylece iş hayatı gelişiyor. Bizim sistemimizde böyle bir ortaklık türü var. Katılım bankalarının kuruluş amaçlarından biriside mudarebe sistemini işletmekti. Şuanda bakıyoruz bu katılım bankalarının çalışmalarına mudarebe türü çok daha az kullanılıyor. Neredeyse yok. Müşareke, Murabaha gibi diğer ürünler pazarlanıyor. Onlar kullanılıyor. Peki, ilgililere gidip neden mudarebe kullanılmıyor diye sorguladığımızda bize şunu söylüyorlar; ‘Hocam biz bunu uyguladık ama Müslüman işadamı dediğimiz kişiler bu ortaklığı kurdu. Birçok hacı efendi işadamı hep zarar gösterdi’… Bu ortaklıkta da zarar sermaye sahibine aittir, çalışana değil. Dolayısıyla katılım bankası hep zarar etmek zorunda kaldı. Peki, gerçekten mi zarar etti? Kim zarar etmek için iş kurar? Kurmaz değil mi? Ama parası başkasına ait olunca insanlar bunu suiistimal ediyor. Bunun için maalesef bu şık kullanılmamış. O halde birlikte bu İslami ekonominin hangi temeller üzerine oturacağını, çalışma sisteminin nasıl olacağını, hangi kurumlarla hayata geçeceğini birlikte çalışıp ortaya koyacağız” dedi.
Son olaran programda açıklamalarda bulunan Dr. Akif Köten ise, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün Gazze’de olan; büyük haksızlık, zulüm, katliam. İsrail’in gücünden ziyade Müslümanların dağınıklığından ileri gelen bir durumdur. Eğer Müslüman ülkeler yeterince birlik ve beraberlik içinde olsalar, bunun olması mümkün değil. Yahudiler 1969 yılında Mescid-i Aksa’yı yaktı. Golda Meir o zaman başbakan, ‘O gece sabaha kadar uyuyamadık’ diyor. Çünkü Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Irak, Suud hepsi İsrail’i çepeçevre kuşatan Arap ülkeleri. ‘Eğer bunlar saldırırsa biz ne yapacağız diye sabaha kadar uyuyamadık. Sabah baktık ki hiç kimseden bir ses çıkmıyor’… İşte o zaman daha da cesaretlendiler ve bugünde maalesef Türkiye dışında güçlü bir ses çıkaran hemen hemen yok gibi. Sadece sözde kınamalar. Ama İslam ülkeleri sadece şunu dese; ‘Ey İsrail ben seninle olan diplomatik ilişkilerimi tekrar gözden geçireceğim’ veya günümüzde olan boykot benzeri şeyler. Bunları hakkıyla icra edebilsek, İsrail bu kadar cesur olamaz. Ama Müslümanların dağınıklığı onları güçlü hale getiriyor. İktisaden güçlü olmaları, dünya kapitalini ellerinde bulundurmaları. Böyle olunca bize düşen görev; Müslümanların kendi içinde birlik beraberlik içerisinde olması, güçlü olması. O zaman ancak Gazze’de, Filistin’de, Dünya’nın dört bir tarafında olan zulümlere Müslümanlar ancak bu şekilde karşı koyabilir. Cenab-ı Allah bizlere birlik beraberlik bahşetsin”
HABER: SERHAT ÇİÇEK