İlahiyat fakültesi son sınıftaydım. Nasıl olduysa Hadis metinleri dersinden kalmıştım ve tek ders sınavına girip mezun olmayı planlıyordum. Sınavda 3 soru vardı. İki soru hadislerin sıhhatine dair iken üçüncü soru bir hadisin Arapça metni idi. Hadis-i şerif’i Türkçe’ye çevirip beş yüz kelimelik bir hutbe yazmam gerekiyordu. Söz konusu Hadis-i şerif’in tercümesi şuydu: “İnsanların en şerlisi […]
İlahiyat fakültesi son sınıftaydım. Nasıl olduysa Hadis metinleri dersinden kalmıştım ve tek ders sınavına girip mezun olmayı planlıyordum.
Sınavda 3 soru vardı. İki soru hadislerin sıhhatine dair iken üçüncü soru bir hadisin Arapça metni idi. Hadis-i şerif’i Türkçe’ye çevirip beş yüz kelimelik bir hutbe yazmam gerekiyordu.
Söz konusu Hadis-i şerif’in tercümesi şuydu: “İnsanların en şerlisi ikiyüzlülerdir.”
İkiyüzlü kelimesi anlamına gelen “Vecheyn” kelimesinde bir an basiretim bağlandı ve ben “Bu kelimenin anlamı iki yüzlü müydü yoksa cimri mi” diye düşünüp düşünüp en sonunda cimriye karar vererek, hutbeyi cimrilik üzerine yazdım.
Sınavdan çıktığım an kafamdaki bulut çözüldü ve acı gerçekle karşı karşıya kaldım.
Nitekim tek bir kelime yüzünden okul bir dönem daha uzadı. Açık konuşmak gerekirse çok canım sıkıldı.
Adım gibi bildiğim bir konuda böyle bir ikiliğe düşünce “Acaba benim bu kelime ile imtihanım nedir” diye uzun süre kendimi sorguladım durdum…
Geçtiğimiz günlerde, şimdiye kadar hep serbest çalışıp sonrasında kurumsal bir ortamda yeni işe başlayan ve bulunduğu ortamda kendini sudan çıkmış balık gibi gören bir arkadaşla tam da bu ikiyüzlülüğü meslek edinmiş insanlar üzerine konuşuyorduk.
“Tahammül edemiyorum” diye feryat ediyordu. Kimseye güvenememekle birlikte her sözünün altında başka niyet arayan insanlara daha önce rast gelmemişti.
Haklıydı haklı olmasına amma velâkin ya bu insanlara sabredip deveyi güdecekti ya da o diyardan çekip gidecekti.
Bekâr ve çocuklu bir kadının o diyardan çekip gidememesi ayrı bir dert iken, profesyonel olmak adına ikiyüzlü insanlara tahammül ederek onlar gibi davranmak zorunda kalması başlı başına bir faciaydı.
Zamanında huyunu suyunu benimde bildiğim, ikiyüzlü ve münafık olarak tanınan bir kişi “Derya hanım bana selam vermiyor, benimle konuşmuyor” diye beni şikâyet etmişti.
Beni çağırıp “Hayırdır böyle böyle olmuş bir sıkıntı mı var” diye sorulduğunda “Genel olarak benden uzak durmasını istiyorum, bu yüzden iletişim kurmak istemiyorum” dediğimde “Lütfen idare et, gerginlik olmasın” demişlerdi.
Hz.Peygamber münâfıkların münâfık oluşunu yüzlerine vurmamıştır hiçbir zaman.
Hiçbir yerde “Bu münafıktır, ikiyüzlüdür” diye ilan da etmemiştir.
Fakat onlara karşı hep temkinli olmuştur.
Bu profesyonel davranmak mıdır bilemiyorum.
Bana göre bir insanı ya seversin ya da sevmezsin, karşındaki insanın zararla ve kötülükle beslenen bir insan olduğuna dair gözlemlerin varsa uzak durursun, iletişim kurmazsın.
Geçen zamanla birlikte ikiyüzlü insanlara karşı daha da tahammülkâr olunuyor elbet, hatta o “Profesyonel davranma” denilen kavramı da özümsüyorsun.
Hâlbuki ben ikiyüzlü ve ortamı bozan kişilere tahammül etmenin bile ikiyüzlülük olduğunu düşünür, bu yüzden çevremi birkaç kişiyle sınırlı tutar, hayatımı böyle böyle idâme ettirirdim.
Şu an için zamanımız münafığa gülümseme, işinize taş koysa ya da sizi manipüle etse bile sesini çıkarmadan var olmaya çalışma zamanı.
Velhasıl Sırat’ı müstakim dediğimiz doğru yol tam olarak içinde yaşadığımız dünya iken, yazıklar olsun Sırat’ı ahirete öteleyip, İsrafil’i unutup kendi borusunu öttürmeye çalışanlara…