Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik, İnegöl’de 85 çeşit ürün yetiştirdiklerini ve bu esnada mazot, gübre, üretim planlaması ve pazar gibi başlıca sorunlar yaşadıklarını belirterek çiftçilerin bu konularda kolaylık beklediklerini dile getirdi.
Saadet Partisi Bursa Milletvekili Adayları İsmail Özdemir ve Özgür Öztürk, beraberlerindeki SP İlçe Başkanı Ertan Sütçü ve yönetim kurulu üyeleri ile beraber Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik’i makamında ziyaret ederek istişarelerde bulundular. Gerçekleştirilen ziyarette konuşan Çelik, çiftçilerin başlıca sorunlarını dile getirerek yardım talep etti.
EN BÜYÜK SORUN MAZOT VE GÜBRE
Ziyaret esnasında bir konuşma yapan Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik, “Seçim arefesine girdik. 7 Haziran’da yapılacak seçimin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Seçim zamanı geldiğinde siyasi partilerimizin uğrak yerleri oluyoruz, etkinliklerde bizleri ziyaret ediyorlar. Biz çiftçi temsilcisiyiz, gönül ister ki bizlerin sorunlarıyla her zaman ilgilenilsin. Bizim camiamızın sorunları tabi ki var. En büyük sorunumuz girdi maliyetleridir. Mazot, gübre en büyük sorunumuz. Daha sonra pazar sorunumuz var. Birçok şeye destek veriliyor. Bursa’nın ilçelerinde 2-3 kalem üretim yapılıyor ama bizde yaklaşık 85 çeşit üretim yapılıyor. Sadece mazottan ÖTV’yi kaldırsınlar, devletin üzerindeki yük de kalksın. Gübrenin kullanıldığı dönemlerde sık sık zam yapıldı. Mazot ve gübrede bize bu kolaylık sağlansın, başka hiçbir şekilde destek verilmesin. Mazotun ÖTV’sinin kaldırılması bazı kurnazlara da yol açmış oluyor. Bizim istediğimiz uygulanırsa köy muhtarlarımıza da görev düşüyor. Örneğin adamın 100 dönüm tarlası yok, hiç köye uğramamış, tarlayla işi yok ama İnegöl’de belki kamyoncu, minibüsçü. O 100 dönüm tarlayı kullanıyormuş gibi gösterip oradan mazot alıp devlete kazık atacaktır. Bu her yerde olacaktır. Burada muhtarları da kullanarak mazotun ÖTV’sini kaldırabilirler. Gübre bazı tekellerin elinde, gübrede de böyle bir uygulama olursa bizim sorunumuz hallolacak. Bizim bir de pazar sorunumuz var, bu da genelde üretim planlaması olmamasından dolayı oluyor. Hükümetin havzalara yönelik bir çalışması vardı, uygulamaya da giriyordu, şuanda duraklamada duruyor. O bizim için çok önemli. Son zamanlarda patateste yaşadığımız olaylar… Türkiye’de 78 milyon insan yaşıyor, 35-40 milyon turist geliyor, mülteciler var… Öncelikle ne kadar ürüne ihtiyacımız olduğunu ve ne kadar üretmemiz gerektiğini bilmemiz lazım. Bu sene para yapınca seneye herkes hücum ediyor ve neredeyse tavuk eti fiyatına bu sene insanlarımız patates yediler. Bu sebepten üretim planlaması, mazotta ÖTV’nin kaldırılması, gübrede daha güzel bir şekilde kontrol edilmesi neticesinde pazar sorunuyla birlikte bizim sorunlarımız kalkacaktır. Türk çiftçisi eli öpülecek çiftçidir. Patateste yapılan spekülasyonlar hariç hiçbir şeyin yokluğunu yaşamadan şu topraklarda gelen geçen herkesi doyuruyoruz. Bu sebepten burada bir kez daha tüm çiftçilerimi kutluyorum. Hepsine bol bereketli bir yıl diliyorum. Sizlere de 7 Haziran’daki seçimlerde başarılar diliyorum” dedi.
SORUNLAR SAADET’LE ÇÖZÜLECEK
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlayarak konuşmasına başlayan Saadet Partisi Bursa Milletvekili Adayı İsmail Özdemir ise, “Üretim olmadan hiçbir şey olmaz. Sadece finansal enstrümanlarla ticaretin döndürülmesi o ülkede insanların aç kalmasına sebep olur. Bu yüzden mutlaka üretim olmalı. Üretimin de başında tarımsal üretim gelmektedir. Fabrikalarımızın ürettikleri bir tarafa karnımızı doyurabilmemiz için tarımsal üretim gerekli. Bizler SP olarak milli görüşün temsilcisi olan bir partiyiz. Milli görüşün geçmişte temsilcisi olan partilerin üretime verdikleri önemi hepimiz biliyoruz. Özellikle Refah Yol hükümeti bize en yakın olan dönem. O dönemde yapılan destekler, üretimin artırılması, gübre desteğinin yüzde 50’ye kadar çıkarılması durumlarını yaşadık. Üretimin artışını hep birlikte gördük. Şimdi yine aynı durumlarla karşı karşıyayız. O gün üretim düşmüştü, artırılması gerekiyordu ve yapılan desteklerle artırıldı. Yine aynı durumla karşı karşıyayız. Türkiye şuan saman ithal eder hale geldiyse bu yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Et ithal eder hale geldiyse yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Buğday, mısır gibi tarım ürünlerini dışarıdan ithal eder hale geldiyse bu yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır. O yüzden bizler dünyadaki çiftçilere ödenen paraların bizim ülkemizdeki çiftçilere ödenmesi noktasında düşüncemiz var. Biz Refah Yol döneminde buğday Amerika’da 21 bin lira iken 36 bin lira alım fiyatı vererek çiftçimizi destekledik. Yine o günlerde yüzde 50 gübre desteği vererek destekledik. Yine o günlerde kendi üreticimizi korumak için et ithalatını ve canlı hayvan ithalatını yasakladık. Bu şekilde kendi üreticimizi koruma altına aldık. Bugün ise dışarıdan meşhur anguslar getiriliyor. Sürekli olarak et ithalatı yapılıyor. Avrupa Birliği süreci de bu konuda etkili. AB ile dışarıya verilmeyen gizli anlaşmalar var. Bunun başında kırmızı et ithalatı geliyor. Bizim AB ülkelerine kırmızı et ithalatı taahhüdümüz var. Bu yüzden Türkiye’de hayvancılık anlamında kalıcı bir destek uygulanamamaktadır. Avrupa’da dana eti tüketimi alt seviyelerde. Ellerindeki bu etleri Türkiye’ye satma noktasında AB anlaşmaları içerisine koydular. Bu yüzden Türkiye şuanda yanlış gittiği bu yönden dönmeli. AB Türkiye için çözüm olmadı. Yapmış olduğumuz gümrük birliği anlaşmasıyla toplumumuzda; ‘Bizler üreteceğiz götürüp elimizi kolumuzu sallaya sallaya Avrupa’ya satacağız’ kanaati oluştu. Bunların hiçbirisi gerçekleşmediği gibi bu alanda Rusya zaman zaman kurtuluş zaman zaman da felaket gibi önümüzde durmaktadır. O yüzden aslında rahmetli Erbakan’ın kurmuş olduğu D-8’ler, 900 milyon nüfuslu bir birlik vardır. Bu ülkeler baktığınız zaman bizim ürün satabileceğimiz ülkeler ve 900 milyon nüfuslu bir pazar. Bugün nakliye kolaylaştı. Bizler yanlış istikamete gidiyoruz. AB istikameti bizim istikametimiz değil, D-8 ülkeleri bizim istikametimiz olmalıdır. Oralarda gümrüklerin sıfırlanması uygulanmalı, ortak tarım politikaları yapılmalı ki Türkiye burada çok daha iyi noktalara gelebilir” şeklinde konuştu.
60 BİN TL’YE VARAN HİBE DESTEKLER VAR
Mazot konusunda fiyatın düşürülmesini sağlayacaklarını belirten Özdemir, “Bu zor bir şey değil. Yatlara ucuz mazot veriliyor, gemicilik şirketleri yatlar alarak yatlara aldıkları mazotla taşımacılıkta da bunu kullanıyorlar. Başkanımız tarımsal alanda verilecek desteğin farklı alanda kullanılmasının önüne geçilmesi lazım dedi, bunlar şuanda uygulanıyor. Mazotun maliyeti 1,2 TL ama satışı 4-4,20 TL civarında. Bunu inşallah odalarımızın da kontrolüyle doğru yere yönlendirilmesi noktasında mazot fiyatını düşüreceğiz. Gübreye alımda Refah Yol döneminde yüzde 50 sübvanse ettik. Alımda herhangi bir muhasebeye gerek kalmadan bunu yaptık. Öbür türlü çiftçimiz bir taraftan yüksek para öderken krediye borçlanma. Bu anında yapılsa onun daha da menfaatine olacak. Yine o şekilde yapılacak. Diğer taraftan ithalat zorlaştırılarak üretim artırılacak. Avrupalı çiftçiyi destekleyeceğimize kendi çiftçimizi destekleyeceğiz. OECD üyesi ülkeler kendi çiftçisine ortalama 11 bin dolar karşılıksız destek vermektedir. Yeter ki üretim yap orada kal diyorlar. Amerika da bunun 60 bin dolara çıktığı eyaletler var, yeter ki üretim yapsın diyorlar. Çünkü siz burada çiftçinize vermediğinizde daha sonra onu batılı çiftçilere ödemek zorunda kalıyorsunuz. O yüzden bizler bu noktadaki taahhütlerimizi veriyoruz” diye konuştu.
KANSEROJEN ÜRÜNÜN ÜRETİM ORANINI ARTIRDILAR
Cargill’in şuanda Türkiye tarımını baltalayan en önemli unsur olduğunu belirten Özdemir, “Cargill tatlandırıcı üretiyor. İznik Gölü’nü ciddi şekilde kirletiyor ve suyunu her geçen gün azaltıyor. Cargill’in dünyada çok az ülkede üretimine izin veriliyor, verildiği ülkelerde de sınır var. Toplam tatlandırıcı piyasasının yüzde 2’si kadar sınır var. Bu hükümet gediğinde yüzde 2 civarında olan oran yüzde 20’lere tırmandı. Cargill’in üretim payı arttıkça pancar üretimimizin payı düşürülüyor. O yüzden Cargill’in kesinlikle üretiminin sınırlandırılması lazım çünkü ürettiği tatlandırıcı da kanser yapıyor. Bütün meşrubat, şekerleme alanlarında bu tatlandırıcı kullanılıyor. Bizim pancarımızdan üretilen şekerin yerine kullanılıyor. Kanser yapıyor. Bu da birçok tıp otoritesi tarafından tespit edildiği halde engellenemiyor. Uluslar arası büyük şirketlerin ekonomik gücünün arkasında duran batılı milletler şuanda bunları dayatıyorlar. Şuanda bunlar devam etmekte. İnşallah Cargill’in üretimi de sınırlandırılacak. Piyasaya sunduğu tatlandırıcı noktasında da toplam tatlandırıcı piyasasındaki payı aşağılara indirilerek pancar payı artırılacak. Bizim dönemimizde pancar üretimi yine desteklendi, artırıldı. O günlerde yine çiftçimiz, köylümüz bir litre süt sattığında 3 kilo yem alabiliyordu bugün 1 litre süt sattığında 1 kilo yem alabiliyor. Ne kadar fakirleştiğini görüyoruz. Bunları biliyoruz. SP, milli görüşün temsilcisi olan bir partidir, bizim için rant ekonomisi değil üretim ekonomisi önemlidir. Sanayide de tarımda da üretim birinci plandadır. Bizler bunları gerçekleştireceğiz. İnegöl geçmişte meyvecilikte çok ilerideydi, birçok elma bahçelerimiz vardı. Hepsi köklendi, kaldırıldı. Bu noktalarda İnegöl hem tarım hem sanayi şehri olabilir. Bunun ciddi şekilde değerlendirilmesi lazım. Nasıl mobilyada dünya markası haline geldiysek ayçiçekte de dünyada marka haline gelebilir. Bu konuda devlet desteği olunca üreticimiz bunun karşılığını mutlaka verecektir. Bu noktada pazar sorununun da bizim tarafımızdan çözüleceğini ifade ediyorum. Mobilyada fuar diye bir şey yoktu, 1994 yılında belediyeyi aldığımızda ilk fuarımızı yaptık, sonra kademe kademe geliştirdik. 94’ten 2002’ye kadar milli görüşün belediyecilik dönemine baktığınız zaman nasıl önü açılmış görüyoruz. Yine yapabiliriz. D-8 ülkeleri devamlı olarak genel sekreterlik Türkiye’de kalsın, bizim ağabeyimiz olsun, bizim önümüzde koşsun arkasında her yere geliriz diye beyanatları ve yine D-8’in kuruluş sözleşmesine koyduğu ifadeler var. Bu yüzden pazarın gelişmesini sağlayacağız. Avrupa ile gümrükler sıfırlandıysa bunlarla bizim lehimize şekilde hayli hayli sıfırlanır. Avrupa bize kırmızı et satacak, biz ona beyaz et satacağız ama bizim beyaz et sektörümüzü de o günkü kuş gribi ile vurarak baltaladı, tavuklarımız toplanıp yakıldı. Ondan sonra büyüklerin eline geçirilerek tekrar geliştirilmeye çalışılıyor. Yıkımdan sonra yapmak zor. Bu yüzden bu noktalarda SP’nin bu seçimlerden büyük bir başarıyla çıkacağına inanıyoruz. İnşallah tekrar geçmişte olduğu gibi ülkemizin gidişatını doğru yöne çevireceğiz” ifadelerini kullandı.
BATIDAN HERŞEY BEKLENİR
“Kuş gribi bir planlama sonucunda meydana gelmiş olabilir mi?” sorusunun üzerine konuşan Özdemir, “Batılı ülkeler her şeyi yapabilirler. Onlar için menfaat önemlidir. Bu yüzden kendi alanlarında da deli dana hastalığını kendi hatalarından çıkarmışlardır. Hayvanların kemiklerini, atıklarını, sakatatlarını yem yaparak kendi ülkelerinde hayvanlara yedirmişlerdir. Ot yiyen hayvana et yedirince hayvanın beyni büyümeye başlamış, hayvan delirmiştir. Bunun sonucunda bu hastalık çıkmıştır. Zaten dana eti tüketmeyip domuz eti tüketen Avrupa tamamen tüketmemektedir. Bunun için Avrupa, dana etinin tüketimi noktasında çok sıkıntı içerindedir. Bunu Türkiye’ye satmak için AB anlaşmasının başına koymuştur. Bu yüzden kuş gribi noktasında o zamanlar İsrail’den gelen bir turist heyetinden sonra bir domuz gribi konusu çıkarılmıştır. Bu dünyada bir biyolojik savaş haline dönüştü. Aynı endişeleri taşıyoruz. Bu konuda hükümetin batıya olan güveni tekrar sorgulanmalıdır” açıklamalarını kullandı.