Aile Hayatını İyileştirme Derneği (AHİD) tarafından her Cuma akşamı düzenlenen Aile Eğitim Seminerlerinin bu haftaki konuğu İnegöl Merkez Vaizi Ömer Faruk Atan oldu. Atan, “İslam’da Çalışma Ahlakı” konulu seminer verdi.
Aile Hayatını İyileştirme Derneği (AHİD) tarafından her Cuma akşamı düzenlenen Aile Eğitim Seminerlerinin bu haftaki konuğu İnegöl Merkez Vaizi Ömer Faruk Atan oldu. Geçtiğimiz Cuma akşamı dernek binasında AHİD üyeleri ile bir araya gelen Atan, düzenlediği “İslam’da Çalışma Ahlakı” konulu seminer ile önemli bilgilendirmelerde bulundu.
“DÜNYA HAYATINNIN KURAL VE ŞARTLARINA UYMAMIZ GEREKİYOR”
Çoğu insanın ticaret ile alakasının olmadığını zannettiğini belirten İnegöl Merkez Vaizi Ömer Faruk Atan, “İslam’da kast edilen ticaret bizim anladığımız manada para kazanmak değildir. Çalışmayı ifade ediyor. Kanaatimce de ifade edilen konu bir iş hukukudur. Gündelik hayatımızı ilgilendiren hususlardır. Cenab-ı Allah bizi yeryüzüne gönderdi. İnsan olarak bazı kabiliyetlerimiz var ve Mümin olarak bazı sınırlarımız var. İnsan olmamız hasebi ile Allah’ın bizler için koyduğu sınırlar var. Diğer taraftan iman ettiğimizden dolayı bizim bazı sınırlarımız var. Müminin bu sınırlar içerisinde davranması zorunludur. Takva neyi ifade ediyor? Sakınmayı. Cenab-ı Allah bize imandan sonra sakınmamız gerektiğini söylüyor. İman ehliysek bazı sınırlarımız yok mu? Zaten korunmamız gerekmiyor mu? Üzerimizdeki sorumlulukları yerine getirmemiz gerekmiyor mu? O zaman Cenab-ı Allah bizlere niye sakınmayı ifade ediyor? Çünkü bizlere bazı sınırlar koyuyor ve bu sınırların dairesinde yaşamamızı istiyor. İnsanlar hayatında bu sınırlara riayet etmekle mükelleftir. İnsanoğlu dünyaya gönderildiğinde başıboş bırakılmadı. Allah kendisine insan ve Müslüman olarak bazı sınırlar koydu. Bu sınırlar helal ve haram sınırlarıdır. Bu sınırlar Allah’ın insana, insan olduğundan verdiği bir değerin ifadesidir. Böyle bir ayeti kerime vardır; ‘Bizler insanoğlunu değerli kıldık’. İman etmenin dışında da insanoğlu Allah için değerlidir. Cenab-ı Allah kendisi ile insan arasında bir iletişimi devam ettiriyor. İnsanoğlunu yeryüzüne gönderip kendi başına da bırakabilirdi. Ama Cenab-ı Hakk öyle yapmayıp bilakis Peygamberler ve vahiylerle müdahalede bulunuyor. Bu bir taraftan hiçbir varlığa sunulmayan varlığın insanoğluna sunulmasıdır. Verilen nimet insanoğlunun değerli olduğunu ifade ediyor. Değerli olan insan bir değerin ifadesi olmak üzere o nimetten istifade ediyor. O nimetten istifade etmenin, o nimete hangi koşullarla yaklaşmanın bizzat kendisi imtihandır. İnsan bir eşya aldığı zaman içerisinde bir kullanma kılavuzu vardır, dünya nimetleri de öyledir. Cenab-ı Allah bir nimet vermiş, başıboş bırakılmayacağımızı söylemiş, koyduğu sınırlara riayet etmemiz gerektiğini söylemiş, bu nimetleri bize sunup istifade etmemizi sağlamıştır. Ama bütün bunlar imtihan gerekçesidir. Madem imtihan, o zaman bir imtihan salonundaki öğrenci gibi dünya hayatındaki kurallara ve şartlara uymamız gerekiyor” dedi.
TİMSAH GÖZYAŞLARI
Bazı insanların Suriyeli ailelere kiralık ev vermediklerini belirten Atan, “Ensar ve muhacir hukuku ise bu ayrıca bir çalışma ahlakı ve ticaret hukukudur. Niye kiraya vermiyorsun? Parasıyla değil mi? Sen Ebu Eyyûb el-Ensari istediği zaman buradan İstanbul’a gidip ziyaret ediyorsun ama Ebu Eyyûb el-Ensari senin Peygamberini bizim Peygamberimiz A.S. kira almadan misafir etmiş. Sen işine gelince Abdurrahman Bin Avf’un Aşere-i Mübeşşere olduğunu söyleyince gözlerinden timsah gözyaşları akıyor ama diğeri dikkatini çekmiyor” şeklinde konuştu.
HELAL VE HARAMA DİKKAT ETMELİYİZ
Helal ve harama dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulunan Atan, “Çocuklarımıza doğruluğu, helal kazancı öğretmediğimiz sürece toplumda neler olduğunu görüyoruz. İnsanoğlu para kazanmak için neler yapıyor… Haberlerde gördüm, bir tane adam bütün maaşını milli piyangoya yatırıyor. Milli ile piyangonun bir arada kullanılması da nasıl bir mantık bilmiyoruz. Yüzde 100 tescilli bir kumar olduğunu biliyoruz. Kavramları öyle bir boşalttık ki çalışma adına milli piyango alıp bir an önce köşeyi dönmeyi düşünüyoruz. Onun ismini de kumar olmaktan çıkarıp şans oyunları yapıyoruz. Faizin ismine kredi diyoruz, diğerine ticaret diyoruz… Allah Rasulü bu bağlamda az ve özlü konuşurdu. Hadis-i Şerifinde hem çalışma ahlakı, kazancımızla ilgili hem de dünyada olan her şeyle ilgili bizlere ölçü veriyor. ‘Helal da belli, haram da bellidir. Arasında da bazı şüpheli şeyler vardır. Kim o şüpheli şeylerden sakınırsa şahsiyetini de onurunu da dinini de imanını da muhafaza ederim.’ O şüpheli şeylerden sakınmalıyız. Şüpheli şeyleri yapan harama girmiş olur. O halde ticaret hayatımızda da alın terimizde de bunlara dikkat etmemiz gerekir. Helal olan belli, haram olan belli…” diye konuştu.
“ZOR OLSUN, HELAL OLSUN YETER Kİ”
Atan, “Günümüzde şöyle bir problemimiz var; sorunumuz bilmek kaynaklı değil, bildiğimizi hayatımıza uygulamamayla ilgilidir. İş hukukunda, çalışma hukukunda dikkat edilmesi gereken hususları hepimiz biliriz. Peki, bildiğimiz halde hayatımıza uyguluyorsak bu problemler nereden çıkıyor? Çarşıdan aldığımız tereyağının eve geldiğimiz zaman margarin olduğunu nereden görüyoruz? Aldığımız domatesin bir tarafının çürük olduğunu nereden biliyoruz? Aldığımız mobilyanın eve geldiğinde tanıtılanın dışında olduğunu nereden biliyoruz? Bütün bunları bizler birbirimize yapıyoruz. Bunların helal ve haram olup olmadığını da biliyoruz ama bilmemize rağmen herhalde Cenab-ı Allah’ın huzuruna çıkacağımız ahret gününü hesaba katmıyoruz. Buna dikkat etmemiz gerekir. İslam bu nimetleri bizlere bahşettiğine göre istifade etmemizi istiyor. Cenab-ı Allah dünyayı adeta insanoğluna teslim etmiş. Kullan, çalış, kazan, üret… Kazanmak İslam toplumunun en önemli özelliğidir. Biz şuan Müslüman toplumlar olarak alternatif üretmediğimizden dolayı sıkıntı yaşıyoruz. Müslümanın bankası olmadığı için sıkıntı yaşıyoruz, neresinden gidersek bankaya bulaşıyoruz. Müslümanın sigorta şartları ki sigortayı kabul edeceksek o ayrı bir tartışma. Bununla ilgili problemlerimiz var. İş hukukundan, mesai saatlerinde, namaz saatleriyle ilgili problemlerden sıkıntılarımız var. Müminin çalışması, kazanması, alın teri dökmesi Cenab-ı Allah tarafından, Peygamber (A.S.) tarafından istenen bir şeydir. Çalışan Allah’ın dostudur. Zor olsun, helal olsun yeter ki” açıklamalarında bulundu.