Sessiz kalmamız imkânsız

İsrail askerlerinin abluka altına aldığı Mescid-i Aksa’ya girerek Kur’an-ı Kerim’leri yerlere atıp, mihrabı çiğnemesinin ardından Türkiye’nin çeşitli yerlerinde protestolar sürüyor. Geçtiğimiz gün yapılan saldırıyla alakalı açıklamalarda bulunan İHH İNİYAD Başkanı Fikret Bayram, “Mescid-i Aksa saldırı altındayken sessiz kalmamız imkânsız” diye konuştu.

Yayınlama: 07.11.2014
642
A+
A-

Siyonist İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’da yapmış olduğu hareketin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurgulayan Fikret Bayram, Kur’an-ı Kerim’e yapılan bu hakaretin, ne İncil’e ne de Tevrat’a yapıldığını ifade etti.

 

BU OYUN BOZULACAK






Konu ile ilgili Heykel meydanında açıklamalarda bulunan Fikret Bayram, “İsrail askerlerinin abluka altına aldığı Mescid-i Aksa’da bu sabah baskınla başladı. Mescid’in içine giren İsrail askerleri Kuran’ı Kerimleri yerlere atıp, mihrabı çiğnedi. Mescid-i Aksa’ya yapılan bu saldırıların tek sorumlusu İsrail değil, İsrail’e göz yuman ülkeler de bu suça ortaktır. İsrail’in Türkiye’ye konsolos göndermesi, doğru değil. Bizim kutsalımıza el uzatıyorlar, Kuran’ımızı yerlere fırlatıyorlar ve ellerini kollarını sallayarak bu ülkeye girip çıkıyorlar. Türkiye’nin bir an önce devreye girerek, Siyonizm’in dünyaya bela olduğunu BM’ye anlatması gerekiyor. İslam dünyası, neden bir araya gelmiyorsunuz? Kur’an-ı Kerim’in ayaklar altına alınması, zannetmeyin ki bilinçsizce yapılıyor. İsrail, tüm bunları bilinçli olarak yapıyor. Vallahi billahi, Kur’an’a yapılan bu hakaret, ne İncil’e ne de Tevrat’a yapılır. Buna izin vermezler. Bunlar Müslümanlara diyor ki; siz kölesiniz, sizin sesiniz çıkmaz. Ama bu oyun bozulacak, stratejik ittifak var.  İsrail, Türkiye’siz yapamaz. İsrail, bir annenin karnında çocuğuna göbek bağıyla bağlı olduğu gibi Türkiye’ye bağlıdır. Ama İsrail, Türkiye’yi kaybedecek. İsrail diyor ya, ‘Türkiye üzerinden doğalgaz çıkaracağız’, o doğalgaz parası sizin başınıza çalınsın. Mescid-i Aksa saldırı altındayken sessiz kalmamız imkânsız” dedi.

 

SAVAŞ SUÇU İŞLEMİŞTİR

Bayram konuşmalarını şu ifadelerle tamamladı: Öte yandan Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in son Gazze katliamında savaş suçu işlediğini tespit etti. Mavi Marmara saldırısından sonra Avrupa Parlamentosu’ndan bir heyet bizi ziyaret etti ve bize dedi ki; Siz haklısınız, ancak karşınızdaki İsrail! İsrail, Mavi Marmara’da yolcuların sivil olduğunu bildiği halde saldırıyı gerçekleştirdi! Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığının deliller ışığında yaptığı tespitlere değinecek olursak; 1. İsrail askerleri, 31.05.2010 günü Mavi Marmara ve diğer gemilerdeki eylemleri ile “kasten öldürme, kasten yaralama ve insan onuruna aykırı davranış” suçlarıyla “savaş suçu” işlemiştir. 2. İsrail’in Gazze üzerindeki etkin kontrolü devam ettiği için İsrail Gazze’de işgalci statüsündedir. 3. Gazze Özgürlük Filosunda yer alan tüm katılımcılar, uluslararası hukukta korunan siviller statüsünde olup İsrail askerleri, yolcuların sivil olduğunu bildiği halde, saldırıyı gerçekleştirmiştir. 4. UCM Savcılığı bu tespitleri sıralarken İsrail’in meşru müdafaa tezlerini tartışmaya değer bulmadığına değinmiş ve “hayatını kaybedenlerin otopsi raporları değerlendirildiğinde; baştan, ayaklardan, boyundan defalarca vurulduklarını ve en az 5 kişinin bitişik atış mesafesinden vurularak öldürüldüğünü” belirtmiştir. Neticede; “Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük Filosu”na yapılan saldırıda, Roma Sözleşmesi kapsamında yer alan savaş suçlarının işlendiği; ancak bu suçlarda mağdur olan ve ölen sayısının UCM’nin yargı yetkisine girecek oranda yoğun olmadığı (“GRAVITY” ilkesi) gerekçesiyle soruşturma yetkisinin bulunmadığına karar verilmiştir. UCM, kendisinin hem suçları tespit edip hem de yargılamama kararı ile mağdurların kendi ülkelerinde yürütülen yürütülmesi gereken yargılamaları da adres göstermiştir. Böylelikle Türkiye’de yürüyen ceza ve tazminat davalarının yerindeliği, haklılığı bir kez de Uluslararası Ceza Mahkemesince tescillenmiştir.” Burada, İsrail’in Özgürlük Filosuna yapmış olduğu saldırının savaş suçu olarak nitelendirilmesi, haklılığımızın ve yaşadığımız mağduriyetlerin tespiti açısından son derece önemlidir. 60 sayfayı bulan gerekçeli kararın içeriğine bakıldığında İsrail’in yapmış olduğu haksız ve hukuksuz eylemler sıralanmış, savaş suçunun unsurları tartışılmış ve mağdurların haklılığı ortaya konulmuştur. Ancak evrensel vicdanın temsilcisi olarak yola çıkan insani yardım gönüllülerinden 10 kişinin ölümü, 56 kişinin ağır yaralanması ve 100’lerce kişiye karşı yapılan işkence ve onur kırıcı kötü muameleler, UCM tarafından yerel bir olay gibi değerlendirilmiş gravity-yoğunluk unsuru bakımından bu davaya bakamayacağına karar vermiştir. Hâlbuki Mavi Marmara olayı; Mescid-i Aksa, Gazze’ de yaşanılan dram ve Filistin davasından bağımsız düşünülemez. Kararın detaylarına bakıldığında asıl bağlayıcı olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi raporuna karşı, İsrail’in hukuki sorumluluktan kurtulmak için oluşturduğu bir tezgâh olan Palmer Paneli’nin hukuk mücadelesine nasıl bir zarar verdiği de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Tarafgir, planlı, siyasi bir oluşumla sonuçsuz ve rapor haline bile dönüşmeyen Palmer Paneli’nin nakıs raporu bütün bu özelliklerine rağmen Türkiye’nin devlet olarak bu panele taraf olması nedeniyle bu kararda da kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin UCM’nin bu soruşturması sürecinde UCM’nin taleplerini cevapsız bırakması da gözden kaçmayan önemli bir husustur. Sonuç olarak, UCM, her ne kadar doğru ve yerinde tespitlerde bulunmuş ve İsrail’in suçlarını ve haksızlığını tescillemişse de bu yargılamayı yapma cesaretinde bulunamamış ve varoluş sebebinin sorgulanmasına neden olmuştur. Komor Birliği Devleti’nin avukatları tarafından bu karara itiraz edilecek olup bu temyiz süreci UCM tarihinde ilk kez gerçekleşecek bir süreç olacaktır. İHH olarak Mahkemenin vereceği nihai kararın takipçisi olunacaktır.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş