Aile Hayatını İyileştirme Derneği (AHİD) Kış Programı kapsamında dernek üyeleri ile bir araya gelen Eğitimci Yazar İbrahim Ünal, düzenlediği ‘Çocuklarımızla İletişim ve Çocuk Eğitimi’ adlı seminer ile önemli bilgilendirmelerde bulundu.
Eğitimci Yazar İbrahim Ünal, geçtiğimiz Cuma akşamı AHİD üyeleri ile bir araya gelerek ‘Çocuklarımızla İletişim ve Çocuk Eğitimi’konulu seminer gerçekleştirdi. “AİLELERİN İÇLERİNDE MÜTHİŞ DERECEDE KOPUKLUK VAR” Hep zamane çocuklarından şikâyet edildiğini belirterek konuşmasına başlayan Eğitimci Yazar İbrahim Ünal, “Çocuktan şikâyet etme hakkımız yok. Sorsan ‘Bildiğin gibi değil’ derler, biliyorum ben onu. Problem çocukta değil, ailededir. 1 yaşından sonra çocukların yataklarını ayırın. İleride çocukların bazı korkularının sebebi buna bağlanıyor. Gazi Üniversitesi’nde 35 bin kişilik anket yapıldı. Erkeklerin yüzde 8’i, kızların ise yüzde17’si aileleriyle iletişim kuramıyor. Gençler iletişim kuramıyorlar. Aynı evde yaşıyoruz ama müthiş derecede kopukluk var. Buradan sonuç alamayız” dedi. ASIL MESLEĞİMİZ ANNE-BABALIKTIR Eski Başbakan TonyBlair’in ‘Babalık, başbakanlıktan zormuş’ söylemiyle konuşmasını sürdüren Ünal, “Bizim asıl mesleğimiz anne-babalıktır. Anneler lohusalık döneminde çocukları babaya versinler, ilgilenmelerini sağlasınlar. Eşcinselliğin temelinde buna benzer sebepler yatıyor. Amerika ve batılılardan istifade ediyoruz. Oralarda bebek odaları var. Ortaokul çocuğu doğum yapmış, okula bebeği ile geliyor. Onların tespitlerine değer veriyorum. Hikmeti alıyoruz. İsveç’te dışarılarda bebekbidonları var. Güya insan haklarına çok riayet ediyorlar.Çözüm var ama yakalayamadık. Kitaba inemedik. Hocalar; ‘Çocuklarınızı camiye getirmeyin’ diyorlardı. Çok şükür düzeldiler. İhtiyarın biri benim yanımda benim torunumucamiden kovmaya kalktı. Camideki çocuğun gürültüsü bana huzur veriyor. Amerika’da şöyle bir tespit yapmışlar; 1910’da bir oyuncakçı dükkânının vitrinine ‘Çocukları döverek eğitim’ yazmışlar. 1920’de ‘Çocukları yoksun bırakarak eğitin’ demişler. 1930’da ‘Yaramazlıklarını görmezden gelerek eğitin’ demişler. 1940’ta ‘İnandırarak eğitin’. 1950’de ‘Sevin’ diyor. 1960’ta ‘Severek dövün’ diyor. 1970’te ‘Çocuklar mı? Hepsinin canı cehenneme’… İllallah etmişler” şeklinde konuştu. “İNANDIRMAYA ÇALIŞMAYA MECBURUZ” Ünal, “Peygamberimiz secdeyi o kadar uzattı ki kafamı kaldırıp baktım’ diyor. Torunu sırtına çıktığında rahatını bozmamak için secdeyi uzatmış. Camide çocuk sesi duyduğu zaman namazını kısaltıyordu, kısa kesiyordu. Annenin, cemaatin ve diğerlerinin huzurunu bozmamak için… Dinimizde çocuğunu evlatlıktan çıkarmak yoktur. Günümüzde bu gibi konular gündeme gelmektedir. Hz. Nuh kâfir oğlunu gemiye davet ediyordu. Uyuşturucu bağımlısı, kumarbaz, alkolik, hırsız, hayırsız olan evlat kâfirden kötü müdür? Herkesi inandırmaya mecbur değiliz ama inandırmaya çalışmaya mecburuz” ifadelerini kullandı.