Konya’da yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapan Selçuk Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Önder Kutlu 2 Şubat tarihli yazısında İnegöl Kent Müzesini kaleme aldı.
2012 yılında bir konferans sebebiyle geldiği İnegöl’de gördüğü somut kültürel mirasın korunmasına yönelik çalışmalardan etkilendiğini dile getiren Profesör Kutlu İnegöl Kent Müzesini ziyaret etme fırsatı bulmuş ve gördüğü manzaradan oldukça memnun kalmış.
Bu şehide doğup büyümüş ve belki de her gün Kent Müzesinin önünden geçen birçok kişinin farkına dahi varmadığı ve Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın her fırsatta Kent Kültürüne büyük katkı kayacak çok önemli bir proje olarak bahsettiği müzeye bir övgü de Selçuklu başkenti Konya’dan geldi..
Konya’nın, Kayseri’nin, Sivas’ın, İstanbul’un ve Bursa’nın kendine has somut değerleri olan kadim şehirler olduğunu ifade eden Kutlu; “değerlerin ifade ettiği anlamlar bilinir, muhafaza edilir ve gelecek kuşaklara aktarılması için çaba sarf edilirse toplum geleceğe güvenle bakabilir” diyor.
Kutlu; İnegöl Kent Müzesinin çok başarılı, uygulamalı bir kültür çalışması olduğunu her fırsatta, her ortamda dile getirdiğini, ülkemize örnek olabilecek bir girişim olduğunu sayısız defalar açıkça ifade ettiğini söylüyor.
TARİHİNİ DEĞERLENDİRME İMKÂNINA KAVUŞABİLİYORSUNUZ
Önder Kutlu İnegöl Kent Müzesine olan hayranlığını şu sözlerle ifade ediyor; “Somut kültürel değerlerin korunmasına dönük bir proje olarak son derece zengin bir kent müzesi oluşturulmuş. İnegöl’ün tarihindeki ‘gündelik hayatı’ yansıtan, herkesin ‘kendinden bir parça’ bularak gezebildiği müze hakikaten çok mükemmel bir şekilde planlanıp, uygulanmış. İnegöl Belediyesi’nin girişimiyle ve Bursa İl Özel İdaresi’nin katkısıyla hayata geçirilen proje kapsamında, sergilenen malzemelerin tamamı İnegöl halkı tarafından bağışlanmış. İki yıldan kısa bir süreyi bile bulmadan, ‘vatandaş katılımının’ en güzel örneği sergilenmiş. Tarihi yüzyılları bulan eserler müzeye ve dolayısıyla topluma ‘kazandırılmış’. Eserlerden yola çıkarak İnegöl’ün yüzyılları bulan tarihini değerlendirme imkânına kavuşabiliyorsunuz. Mesela, ilçedeki gelişmiş ‘fıçı’ sektörünün arkasında yatan temel mantığın bölgedeki zeytin ve zeytinyağı üretimine bağlı olduğunu ve bölgenin zengin ormanlarının bu sektörün gelişmesinde katkısı bulunduğunu tespit edebiliyorsunuz. O günün fıçı sektörü, bugünün muazzam mobilya sanayiine dönüşmüş. Görüldüğü gibi sergileyebilecek maddi kültür öğeleriniz varsa, buradan o bölgenin üretim unsurları, geçim kaynakları ve insan ilişkileri konusunda bilgi sahibi de olabiliyorsunuz. Yani sadece nostalji anlamına gelmiyor”
KONYA’YA ÖRNEK GÖSTERMİŞ
Kutlu; bu tip çalışmaların Selçuklu medeniyetine başkentlik yapmış Konya gibi ulu bir şehirde de olması adına yetkililere telkinlerde de bulunmuş. Bu durumu da şöyle anlatıyor; “Daha önce Kayseri Kadir Has Kent Müzesi’ni ziyaret etme imkânım olmuştu. Onlar konuyu, birtakım bilgi teknoloji imkânlarını harekete geçirerek çözmüş. Ama İnegöl doğrudan doğruya somut ve maddi unsurları kullanarak, ‘amatör’ bir ruhla ama İnegöl halkının doğrudan ‘kalbine’ ve ‘duygularına’ hitap edecek bir proje ile ortaya koymuş. İnegöllü olmasanız da müzeyi saatlerce gezebilirsiniz. Tarih ve kültürü saatlerce özümseyebilirsiniz. Ne mükemmel bir girişim. Konya’da eksik olan da bu. ‘Ruhunuza’, ‘hislerinize’ hitap edecek maddi kültür değerleri ‘sergilenmiyor’. Sergilenemiyor. ‘Projeler’ planlanırken ve uygulanırken ‘modernizmin’ etkilerini görebiliyorsunuz. ‘Klasik yaklaşım’ bu anlamda daha mantıklı. Kendinizi ‘orada-burada’ anlatmadan önce, kendi şehrinizde ve somut unsurlarınızla ifade etmeniz daha rasyonel.”
İLÇENİN BİR MİLYAR DOLARI AŞAN İHRACATI VAR
Somut kültürel mirasa örnek gösterdiği İnegöl Kent Müzesinden ve İnegöl’den övgüyle bahseden Kutlu yazısına şöyle devam ediyor; “Konu çok ‘basit’, çok ‘doğrudan’, çok ‘insani’ bir şekilde ele alınmış. Dedenizin, babanızın, belki de kendinizin görüp, bildiğiniz maddi kültür unsurları kullanılarak bugüne ve yarına dönük bir eser ortaya konuluyor. Bu proje uygulanması zor ve zahmetli bir iş fakat İnegöl çok çabalamış, kapı kapı dolaşmak, insanları ikna etmek gerekmiş. İnegöl nihayetinde bir ‘ilçe’, ama kent kültürüne sahip olduğu konusunda kuşku yok. Bunu orda hissediyorsunuz. O kültüre sahip olmak için illa da ‘il’ olmak gerekmiyor. O başka bir şey. İlçenin bir milyar doları aşan ihracatı var. Kültürel hayat çok canlı”