Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib il merkezinde tek başına yaşayan 90 yaşındaki Hacı lakaplı Hristiyan Mişel Butrus, doğup büyüdüğü ülkesinden başka yerde yaşamak istemediğini söyledi.
Suriyeli Hristiyanlar, 2011’de başlayan iç savaş öncesi yoğun olarak Halep, İdlib, Şam, Hama ve El-Cezire bölgelerinde yaşıyordu ancak iç savaşla Hristiyanların büyük kısmı ülkeyi terk etti veya yerinden edildi.
İdlib’de askeri muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde yaşayan Hristiyanlar, sayı olarak azınlık görülse de bölgenin en kadim sakinlerinin başında geliyor.
İdlibli Hristiyanlar halihazırda yoğun olarak Asi Nehri üzerindeki Cisr eş-Şugur ilçe merkezi ile ilçeye bağlı köylerde varlık gösterirken, kent merkezi de bazı Hristiyanlara ev sahipliği yapıyor.
Mart 2011’de iç savaşın başlamasıyla İdlib kent merkezindeki Hristiyanların bir kısmı ülkeyi terk ederken, bir kısmı da kırsal kesime veya çevre illere göç etti.
90 yaşındaki Mişel Butrus ise Arap Ortodoks toplumunun kent merkezinde yaşayan son mensuplarından olarak gösteriliyor.
Kentteki Hristiyanların tersine, doğup büyüdüğü evinden ayrılmaya gönlü razı olmayan Butrus, asırlık evinde tek başına yaşıyor.
Hiç evlenmeyen yaşlı adam, Halep’te ölen kardeşlerinin üzüntüsüyle yaşarken, bölgedeki yeğenleriyle de uzun süredir görüşemiyor.
ABD’deki kardeşinden de uzun süredir haber alamayan Butrus, yıllardır görmediği veya kaybettiği aile üyelerinin fotoğraflarına bakarak hasret gideriyor.
Butrus, yalnızlığını çocukluğundan beri beslediği güvercinlerle gideriyor.
AA muhabirlerini evinde ağırlayan Butrus, komşuları tarafından sevildiğini ve herkesin kendisine “Hacı” diye hitap ettiğini anlattı.
Odasının bir duvarına astığı haç ve dini sembollerle evini ibadet köşesine çeviren Butrus, evinin avlusundaki limon ve nar ağaçlarının gölgesinde İncil okuyarak zaman geçiriyor.
Mensup olduğu kilise ve bölgedeki hayırseverlerin yardımlarıyla geçimini sağlayan yaşlı adam, ilerleyen yaşından dolayı işitme konusunda zorluk çekiyor.
Butrus, “Sabah erkenden kalkar dua ederim. Kahvaltımı yaptıktan sonra arkadaşlarımın yanına giderim. Bir arkadaşım ayakkabıcı, onun yanına giderim hep. Sonra ikindi vakti eve dönerim. Güvercinlerimin kafeslerini açar yemlerini verip onları seyre dalarım.” dedi.
Yemeğini yedikten sonra her akşam marketi olan Ahmet adlı arkadaşının yanına geçtiğini aktaran Butrus, “Ahmet’in yanına varınca bana hep çay demler. Gece saat 10’a kadar yanında oturup sonra eve döner uyurum. Ben açık sözlüyüm ve kimseden çekinmem. Allah’a şükürler olsun herkes de beni çok sever. Kimse bana baskı veya zorluk çıkarmıyor. Komşularım hep bana ‘Hacı’ deyip saygı gösterip halimi hatırımı sorar. İnşallah savaş son bulur ve durumlar düzelir. Hepimiz kardeşiz.” ifadelerini kullandı.
Üvey annesi tarafından büyütüldüğünü belirten Butrus, şöyle devam etti:
“Amerika’da bir kardeşim var. Halep’te de üç kardeşim vardı ama öldüler. En son kızının tedavisi için Halep’e giden kız kardeşim de (7 ay önce) hayatını kaybetti. Yakınlarımdan kimseyle konuşamıyorum, kardeşlerim öldü. Yeğenlerim de işinde gücünde. Kardeşlerim sağ iken ev telefonuyla onlarla konuşuyordum. Şimdi mahallede telefonlar çalışmıyor. Kablolar kopmuş, şebekeler bozulmuş. Şu an bende telefon numaraları yok. Kız kardeşimin yanında vardı ama o da öldü. Ben de kimsenin numarasını bilmiyorum.”
İdlib’de komşuları tarafından sevildiğini anlatan Butrus, “Burada herkes bana iyi davranıyor. Kimse bana bir günden bir güne ‘öte git’ demedi. Mahallemde devrimciler oturuyor ancak herkes kendi halinde.” diye konuştu.
Butrus, ev işleri ve yemeklerini kendi başına hallettiğini dile getirerek “Yemeğimi kendim pişiriyorum. Kendim yer, kendim temizlik yaparım. Kimsenin yardımı olmadan duş alır yıkanırım. Eskiden kız kardeşim ölmeden önce sürekli gelir ve yıkanacak ne varsa yıkardı, temizlerdi her yeri. Yemeğimi pişirirdi ve tekrar evine giderdi.” diyerek eski günleri özlediğini ifade etti.
“Şimdi kimsem kalmadı. Güvendiğim yakınlarım öldü” diyen Butrus, “Halep’teki kilise harçlığımı gönderiyor. Halep’teki kilise ile İdlib’deki kilise sürekli yardımlaşma ve dayanışma içindeler.” şeklinde konuştu.
Butrus, komşularının kendisine neden Hacı diye hitap ettiklerini ise “İdlib de insanlar, biraz yaşlanıp saçları beyazlayan kişiye ‘Hacı’ diye hitap ederler. Bana da Hacı demelerinin sebebi bu aslında. Bana Hacı diye hitap ettiklerinde mutlu oluyorum. Hacı kelimesinden daha güzel ne var ki?” şeklinde açıkladı.
İdlib’de hiç aç kalmadığını söyleyen Butrus, “Hiç aç uyumadım. Midenin çalışması gerekiyor. Öğle yemeği bazen yemem ama mutlaka yatmadan önce iki lokma dahi olsa yerim.” dedi.
Zorla olmadığı sürece İdlib’deki evini terk etmek istemediğinin altını çizen Butrus, şöyle devam etti:
“İdlib’den başka bir yere gitmek zorunda kalırsam sadece Halep giderim. Çünkü daha önce Halep ile İdlib arasındaki yollar açıkken sabah Halep’e gidip bir günümü orada geçirir sonra tekrar dönerdim. Şimdi ise buradan başka bir yere gitmem, çıkmam. Göç etmek zorunda kalsam bile Suriye dışına çıkmam, burası doğdum yer. Eğer öyle bir durum olursa da sadece Halep’e giderim çünkü orada yeğenlerim var. Her kardeşimin en az 4 ya da 5 oğlu var. Onların yanına giderim.”
Butrus’un yıllardır tanıdığı komşusu Ebu Ahmet Kürdi de “Ebu Butrus komşumuz. Biz birlikte bir ömürdür yaşıyoruz. Biz ona hacı diye hitap ediyoruz çünkü o bizimle büyüdü.” diye konuştu.
Kürdi, Butrus’un mahalle sakinlerince çok sevildiğini kaydederek “Aynı kültürleri yaşıyoruz. Biz şu ana kadar ondan hiç zarar görmedik. Bizim yaşadığımız her acıya ortak oldu. Elimizden geldiği kadar ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Evinde onu ziyaret ediyoruz. Hasta olduğunda kendisini doktora götürüyoruz. O bizden biri ve biz burada kardeşçe yaşamaya devam edeceğiz.” dedi.