UMRENİN FAZİLETİ VE ÖNEMİ

İshakpaşa Eğitim Bilim Kültür ve Yardımlaşma Derneği, her Cumartesi günü düzenlediği dini sohbetlerine bir yenisini daha ekledi. Geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirilen sohbetin konusu ise “Umrenin Fazileti ve Önemi” oldu.

Yayınlama: 21.11.2016
1.552
A+
A-

Şener Ok’un anlatımını sütlendiği dini sohbete çok sayıda vatandaş katıldı.

 

MUHABBETULLAH DUYGUSUNU İFADE EDER






“Hac mevsimi dışında Kâbe’yi ziyaret etmeye “Umre” denir” ifadeleri ile sohbete başlayan Şener Ok, “Umre, Allah’ın davetini kabul edip yola çıkmaktır; Onun ‘’evim’’ dediği Kâbe’yi ziyaret etmektir. Allah Teâlâ, ‘’evim’’ dediği Kâbe’nin ziyaret edilmesini, insanların hepsinden tek tek istemektedir. Tabii ki gitme imkânı bulabildikleri takdirde. Bu ibadetle onların bütün günahlarını arındırmayı da vaat etmiştir. Analarından doğdukları gün gibi tertemiz. Bir müminin evinden ayrılıp, mübarek beldeleri hac veya umre için ziyaret etmesi, insanın Yaratıcısı’na olan sevgisine işarettir. Müminin sevdiği her şeyini, vatanını, evini, ailesini, ana-babasını, kısacası onun için değer taşıyan her şeyi bir mukaddes gaye için terk edip, bu çileli ve zahmetli ama kudsi yolculuğa çıkabilmesi, ancak ondaki muhabbetullah duygusunu ifade eder. Hz. Ömer (r.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: ‘’Ey insanlar! Sizin üzerinize, yolculuğa çıkılarak yapılan üç ibadet yazılmıştır; Sizin üzerinize hac ve umre yazılmıştır. Sizin üzerinize cihad yazılmıştır. Sizin üzerinize, kişinin, malını Allah yolunda harcamanın yollarını araması yazılmıştır. Nefsimi kudret elinde tutan Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki, Allah yolunda nefsim ve malımla bu işlerden birini yapmak isterken ölmem, bana yatağımda ölmekten daha sevimlidir. Bu uğurda ölmenin şehitlik (mertebesinde bir ölüm) olduğunu söylemiş olsaydım, bunun şehitlik (mertebesine çıkaran bir ölüm) olduğunu düşündüğüm için söylerdim”. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah yolunda hac, umre ve gaza için çıkar da bu uğurda can verirse, Allah’u Teâlâ o kişiye kıyamete kadar gaza, hac ve umre yapmış sevabı verir”

 

UMRENİN YAPILIŞ ŞEKLİ VE HÜKMÜ

“Mikât sınırlarının birinde ihrama girilir ve niyet edilir. Kâbe’ye gelip tavaf yapılır, ardından Safa ve Merve tepeleri arasında sa’y yapılır, tıraş olunup ihramdan çıkılır. Böylece kişi umre yapmış olur. Ömürde en az bir kere umre yapmak Hanefî ve Mâlikî mezheplerine göre müekked sünnet, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre farzdır. Hanefî mezhebinden bazı âlimler, umrenin vâcip olduğu katindedirler. Bir sefer umre yaptıktan sonra tekrar tekrar umre yapmak, imkân ve fırsatını bulanlara tavsiye edilmiş, sevabı çok olan ve sünnette günahlara kefaret olduğu bildirilen faziletli bir ibadettir”

 

HAC VE UMRE GÜNAHLARI TEMİZLER

“Resulullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki “Hacla umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi günahları temizler”. Körüğün demirdeki pisliği temizlediği gibi hac ve umrenin de kişiyi temizlediği ifade ediliyor. Buradaki teşbih dikkat çekicidir. Körük demirdeki pisliği basit bir üfürme ile değil, ciddi bir yakma ile temizlemektedir”

 

İHRAM GİYMEK

“İhram; hac ve umre dışında yapılması mübah olan -koku sürünmek, tırnak kesmek, tıraş olmak gibi bazı şeyleri kendisine haram kılmaktır. Bu da niyet ve telbiye ile gerçekleşir. Bu ihramla hac veya umre başlamış olur. İhramlı biri kefene sarılı ölü gibidir. Ölü hiçbir şey yapamadığı gibi ihramlı da bir kılını dahi koparamaz. Ameliyathaneye alınan hasta artık evinden ve yakınlarından uzak tutulur. Ona ameliyat hazırlığı yapılır ve ameliyat elbiseleri giydirilir. İhram bu manada manevi ameliyat için giydiğimiz ameliyat elbisemizdir”

 

TELBİYENİN SEVABI

“Umre yolculuğu ihrama girmek ile başlar, ihramlı olmak da niyet ve telbiye ile olur. Umre heyecanı bu telbiye ile başlar. Daha Mekke-i Mükerreme’ye yüzlerce km kala hacı ve umreciler ihramlarını giyerler ve “Lebbeyk Allahümme…” nidaları ile bu kutlu beldeye adım adım yaklaşırlar. Telbiye: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnne’l hamde ve’n ni’mete leke vel mülk la şerîke lek” Manası: “Buyur ey Rabbim huzuruna geldim, emrine geldim, bedenimle, ruhumla, içimle, dışımla, zahirimle, batınımla, malımla, mülkümle, her şeyimle senin emrine geldim ve sana teslim oldum. Sen ne emredersen başımla gözüm üstüne. Keyfinden vazgeç dersen vazgeçerim, alışkanlıklarından vazgeç dersen vazgeçerim. Hayatından vazgeç dersen vazgeçerim…” demektir. Telbiye öyle bir zikirdir ki canlı cansız her şeyi heyecanlandırır. Böylece bu duaya iştirak ederler. Nitekim Sehl İbnu Sa’d (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Telbiyede bulunan hiçbir Müslüman yoktur ki, onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, sert toprak onunla birlikte telbiyede bulunmasın, bu iştirak (sağ ve solunu göstererek) şu ve şu istikamette arzın son hududuna kadar devam eder”

 

KÂBE-İ MUAZZAMA’YI TAVAF VE MESCİD-İ HARAM’IN FAZİLETİ

“Mekke’ye varan ziyaretçinin ilk işi Kâbe’ye varıp tavaf etmektir. Âdem (a.s) ve Havva anamız, Cennet’ten indirildikleri zaman yeryüzünde hiçbir yerleşim yeri yoktu. Ama Kâbe-i Muazzama’nın yeri belliydi. Yüce Mevlâ, Âdem’e (a.s) yerini bildirdi ve Meleklerle birlikte inşaatını yapıp tamamladı. [1] Böylece yeryüzünde insan için kurulmuş olan ilk ev Kâbe-i Muazzama oldu. Yüce Rabbimiz, bunu bize şöyle bildirdi: “Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ev elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir”. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim beyte gelir, kadına yaklaşmaz, fısk işlemezse o kimse, anasından doğduğu gibi döner”. Yunus b. Habbab Hazretleri (k.s) ise şöyle buyurmuştur: “Kâbe’ye bakmak, diğer beldelerde oruçlu olup namaz kılmak gibi kişiye sevap kazandırır” Gavs-ı Sani (k.s) şöyle demiştir: “Gideceğiniz beldeler dünyanın en kutsal yerleridir. Vaktinizi boşa harcamayın. Varsa kaza namazlarınızı kılın. Kur’an-ı Kerim’i çok okuyun. Bol bol salavat-ı şerife getirin, dua edin. Virdlerinizi çekmeyi ihmal etmeyin. Alışverişle (fazla) meşgul olmayın”. Umreci niyetini kontrol etmelidir. Umreye gitmekten gaye sırf Allah (c.c) rızası olmalıdır. Bu niyeti süt gibi bembeyaz, su gibi tertemiz olmalıdır. Yoksa elde ettiği şey yorgunluk ve meşakkatten öte geçmez”

 

HACERÜ’L ESVED’İN FAZİLETİ

“Hacerü’l Esved, Âdem (a.s) ile beraber cennetten indirildi. Âdem (a.s) Kâbe-i Muazzama’ya yerleştirdi, Nuh tufanında Ebu Kubeys dağına emanet edildi, İbrahim (a.s) Beytullah’ı bina ederken şimdiki yerine yerleştirdi. Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Muhakkak ki, Haceru’l-Esved, cennet yakutlarından bir yakuttur. O kıyamet günü, iki gözü, kendisini hak ve sıdk ile istilâm edenlere şahitlik yapan ve konuşan bir dili olduğu halde diriltilir” Âbis b. Rebîa (r.a) anlatıyor: “Ben Hz. Ömer’i (r.a) Haceru’l-Esved’i öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de: “Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Resulullah’ı (s.a.v) seni öperken görmeseydim, seni asla öpmezdim.” dedi”. Bir hadis-i şerif de şöyledir: “Haceru’l-Esved, cennetten indi. İndiği vakit sütten beyazdı. Onu insanların günahları kararttı”

 

EDEP VE HÜRMETİN ÖNEMİ

“Umrenin fazileti edebe riayete bağlıdır. Kişinin bu ziyaret sayesinde kazanacağı sevap edebi ölçüsündedir. Hac ve umreye giden sıradan bir yere değil, Allah’ın evine gitmektedir. Gittiği şehir Mekke, şehirlerin anası, en hayırlı beldedir. Medine, Hz. Peygamberin (s.a.v) şehri, edep diyarıdır. O halde bu beldelere gidenler yolculuğunun başından sonuna kadar en üst seviyede edep ve hürmet içinde bulunmalıdırlar. Hac, umre, hizmet, anne, baba veya velilerin ziyareti gibi Allah rızası için yapılan yolculuklarda edepler gidilecek yerde değil, evde başlar, yolda devam eder, gidilen yerde uygulanır. İnsan edebi korudukça nefsi uslanır. Hac ve umrede edebe ne kadar dikkat ederse nasibi o kadar çok olur. Yüce Allah’ın c.c “Evim” dediği başka yer yoktur: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun”. “Habibim” dediği Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise Medine’dedir. Mekke-i Mükerreme’ ve Medine-i Münevvere’de yaşayanlara karşı saygılı davranmak ziyaret edeplerindendir. Çünkü onlar, Kâbe-i Muazzama’nın, ve Ravza-i Mutahhara’nın komşularıdır. Alışveriş yaparken bile yumuşak konuşmaya özen göstermek gerekir. Büyüklerimizden Abdülhakim el-Hüseyni (k.s), Ravza-i Mutahhara’yı ziyareti esnasında bahçede bir çocukla karşılaşır. Çocuk Medinelidir ve oyuncak kamyonuyla portakal kabuklarını taşımaktadır. Çocuk Abdülhakim el-Hüseyni’den (k.s) kendisiyle oynamasını ister, o da hemen çömelir ve uzun zaman Medineli çocukla oynar. Resul-i Ekrem Efendimizin (s.a.v) hatırına, Medineli olduğu için çocuğu kırmaz ve çocuk vazgeçinceye kadar onunla meşgul olur. Rahmetli Seyyid Muhammed Raşid (k.s) hazretleri şöyle buyurmuştur: ‘’Günde iki defa Cennetü’l-baki’yi ziyarete gidin. İçeri sokmazlarsa sahabelere selam verin”

 

HABER: SERHAT ÇİÇEK

 


 



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş