Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 15 Temmuz darbe girişimin yıl dönümünde, Serhat Çiçek’e özel açıklamalarda bulundu.
15 Temmuz gecesi yaşanan askerî hareketlilik kamuoyu tarafından başlarda teröre karşı bir tatbikat veya tedbir zannedildi. Siz bu hareketliliğin darbe girişimi olduğu haberini ne zaman ve nerede aldınız? İlk tepkiniz ne oldu, o gece sizin için nasıl geçti?
Bahsi geçen uğursuz darbe girişiminin yaşandığı gün günübirlik Bursa’ya bir program vesilesiyle gitmiştim. Televizyonlardan askeri bir hareketlilik olduğunu akabinde de darbe girişimi olduğunu haber aldık. Derhal Ankara’ya hareket ettik. İlk tepkimiz merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ”En kötü demokrasi en iyi darbe idaresinden daha evladır” sözünü arkadaşlarımızla paylaşmak oldu.
Darbe girişimi anlaşılır anlaşılmaz ilk tepki veren siyasi lider sayın Bahçeli oldu. MHP’nin darbe karşısında çok hızlı bir tepki vermesinin, tavır almasının sebebi neydi?
Demokrasiyi askıya alan veya almaya kalkışan her karar ve uygulama geleceğimizden çalmış, on yıllar boyunca siyasi, ekonomik ve toplumsal enkaz kaldırılmakla uğraşılmıştır.Hamdolsun bu şer niyet, bu hain ittifak, kökü dışarıdaki bu karanlık odak başarıya ulaşamamış, sonuç alamamıştır. Demokrasiye vurulmak istenen hain darbeye sizin de ifade ettiğiniz gibi ilk tepkiyi Sayın Genel Başkanımız koymuştur.Türkiye askerî darbelerin ceremesini çok çekmiş, acı ve ağır faturalarına belirli aralıklarla katlanmak durumunda kalmıştır.
Askerî müdahaleler her defasında yıkım getirmiştir. İhtilaller Türkiye’yi tarihin gerisine itmiş, on yıllarımızı kaybettirmiştir.
Demokrasiye ket ve darbe vuran söylem, eylem ve her türlü girişim bu vatanın hem önünü kapatmış hem de ufkunu karartmıştır. Darbe; demokrasinin kızağa çekilmesi, uçurumdan atılmasıdır.
Darbe; millî iradenin boğazına bağlanmış yağlı urgan, masum ve mazlumlara eziyet, işkence, mahkûmiyet ve hatta ölüm fermanıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi 48 yıllık şerefli geçmişinde darbeye en çok maruz kalan, darbelerden en çok zarar gören bir millet ve demokrasi anıtıdır. Bu sebeple darbe ve demokrasi dışı arayışlar kimden gelirse gelsin Milliyetçi Hareket olarak karşısında durduk ve dururuz.
Hiçbir zaman demokrasi dışı oluşum ve çeteleşmeye sempati duymadık. Hiçbir zaman darbecilerle ortak bir gelecek düşlemedik, düşünmedik. Israrla demokrasiden yana olduk. Kararlı bir şekilde demokrasiye bağlı ve sadık kaldık. Çünkü inanıyorduk ki, darbeyle Türkiye’nin sorunları çözülemezdi.
Biliyorduk ki, milliyetçilikle demokrasi ayrılmaz, kopmaz bir bütün ve ruh ikiziydi.
15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasında MHP’nin ve Sayın Bahçeli’nin büyük rol oynadığını biliyoruz. Sayın Bahçeli’nin başında olmadığı MHP, darbe girişimi karşısında bu denli dik ve net durabilir miydi?
Tarih milletlerin şuurudur, keşke’nin tarihte hiçbir anlamı yoktur. Keşke dememek için 15 Temmuz öncesi MHP’ye kurulan tezgahı Sayın Genel Başkanımız ve kadrolarımız öngörmüştür. 15 Temmuz öncesi partimizde yaşanan kongre tartışmaları ve zorlamaları aslında 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir ön çalışmasıdır. Ülkücü feraset buna imkan ve fırsat vermemiş, hamdolsun bu badire Sayın Genel Başkanımızın ve Türk ülkücülerinin dik duruşuyla bertaraf edilmiştir.
Sizce darbe girişiminin kırılma anı hangi olaydı?
Sayın Genel Başkanımızın net ve kararlı tutumu başta olmak üzere; şehidimiz Ömer Halisdemir’in şahadete yürüyeceğini bile bile darbeci Semih Terzi’yi etkisiz hale getirmesi ve 1. Ordu Komutanının darbenin yanında olmadığını açıklaması hadiseleri darbe girişiminin kırılma anlarıdır. Bunların biri diğerinden az değerli değildir. O nedenle şu olay bir kırılmadır dememiz doğru olmayacaktır. Sokaklarda tankların üzerine yürüyen kahraman vatandaşlarımızın fedakârlıkları da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Darbe girişiminin başarısızlığa uğramasında halkın büyük payı var. O geceki sivil direnişin duygusal ve zihinsel motivasyonu neydi sizce?
Türkiye Cumhuriyeti muazzam bir mücadelenin, muhteşem bir diriliş destanının eser ve hediyesidir.Ve bu tarihi gerçeğin kötülenmesi, üstünün örtülmesi veya yok edilmesi vatana ve millete kast etmekle eşdeğer bir cürümdür. Türk milleti 30 Ekim 1918’den 9 Eylül 1922’ye kadar nice badire ve belaları yenerek bağımsızlığını tekrar elde etmiş, tarihsel yolculuğunu inançla sürdürmüştür. Türkiye korsan bir devlet değildir. Türkiye rüştünü ispat edememiş, hukukun ayaklar altında süründüğü yeni yetme çadır ve çukur devleti hiç değildir. Kaldı ki tam tersi bir eylem veya teşebbüse sessiz kalmamız, hepsinden mühimi büyük Türk milletinin müsaade etmesi akla ziyan, milli onura mugayir bir haldir. Yürürlükteki Anayasanın 2.maddesinde ifade edildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.Milli ve üniter devlet yapımızın temelleri 1923’de atılmıştır.Egemenlik ise kayıtsız şartsız millete aittir. Türk milleti demokraside karar kılmış, meşruiyet dairesinde kalarak iktidar değişiminin nasıl olacağını yıllar evvel belirlemiştir. Şunu hatırdan çıkarmayalım ki, seçimle gelen muhakkak surette seçimle gidecektir. Milletin getirdiğini yine millet götürecektir. Halkımızın canı pahasına tankların üzerine çıkarak darbeyi püskürtmesi takdir ve tebrike şayan asil bir duruştur. Millet darbelerin bu millete nelere mal olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu sefer millet demokrasi dışı arayışlara müsaade etmemiştir. Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi; “12 Eylül’de ‘bizim çocuklar kazandı’ diyorlardı, çok şükür 15 Temmuz’da onların gayrimeşru çocukları kaybetti” Bu vesileyle hain kalkışmada şehit olan vatan evlatlarına Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, büyük milletimize başsağlığı diliyorum.
Tarihinde ilk kez TBMM bombalandı. Bir milletvekili ve siyasetçi olarak, Meclisin bombalanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Meclis’te o bomba izini gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?
İfade ettiğiniz gibi 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsünde TBMM bombalandı. Ve bu tarihte ilk kez yaşandı. Kurşunlar millet varlığına, demokrasiye, tarihsel haklarımıza isabet etmişti. Yine de bu Gazi Meclis korkmadı, taviz vermedi, pusmadı; buradan yükselen milli birlik ve dayanışma ruhu teröristlerin, onları kumanda eden efendilerinin oyunlarını bozdu, saldırılarını bozguna uğrattı. İlk Meclis’in muhterem mebusları ne yaptıysa, bu kutlu çatı altında 15 Temmuz gecesi aynısı yapılmış ve bir destan yazılmıştır. Milletimizin tüm hassasiyet ve haysiyetinin temsil ve ifade mekânı olan Meclis dün vatana sahip çıkmıştı, gene çıkmaktadır, bundan da asla ödün vermeyecektir. İşgallerin önü kesilmişse, esaret zincirleri kırılıp atılmışsa bunun iftihar ve itibarı öncelikle milli faziletin övünç madalyası, milli ahlak ve onurun iftihar vesikası olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. O bomba izleri demokrasimize vurulmak istenen darbenin izleri olarak yaşayacak ve bizden sonraki nesillere tevarüs edecek, demokrasimizin merkezine nasıl saldırıldığına şahitlik edecektir. Tabi ki insan üzülüyor, birisi kendi meclisine hangi vicdanla, hangi izanla, hangi akılla bombalar? Kaybedilmiş, çalınmış bir nesle üzülmemek elde mi?
O gece darbecilerin Sayın Cumhurbaşkanını katletmek istediklerini gördük. Bunu neden istediler ve bu çirkin fiil için neler söylersiniz? Ve Sayın Cumhurbaşkanının o gece sergilediği liderlik için değerlendirmeniz ne olur?
O gece Sayın Cumhurbaşkanın şahsında Türk milletine bir suikast girişimi olmuştur. Türk milleti esir alınmak istenmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren dik duruşunu muhafaza etmiş, devletin eğilmeyeceğini herkese göstermiştir. Bu duruş da hainlerin bertaraf edilmesinde önemli katkı sağlamıştır.
Partiniz bu yapının hedefindeydi. Kurultay süreci bunu ortaya koyan somut bir unsur oldu. MHP neden hedefteydi?
Az önce de ifade ettiğim gibi MHP’ye yapılan operasyonu 15 Temmuz hain darbe girişiminde aramak gerekmektedir. Israrla 15 Temmuz öncesini zorlayanlar, olağan süreci beklemek istemeyenlerin niyetleri belli olmuştur. Yurtta sulhu diline dolayıp yurdu dolaşanlar sükûtu hayale uğramıştır. Darbe girişimi başarısız olmuştur, operasyonlar yapılmaktadır. Fakat buna rağmen FETÖ’nün siyasi ayağı hala gizemini korumaktadır. Burası aydınlığa kavuştuğu gün her şey daha net anlaşılacaktır.
Darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye nasıl bir 16 Temmuz sabahına uyanacaktı?
Eğer 15 Temmuz darbe teşebbüsü gerçekleşmiş olsaydı, Türkiye’nin kaderi kimlerin eline geçecek, devlet ve siyasete kimler hükmedecekti? Bu sorunun cevabını bilmek milletimizin en tâbi hakkıdır. İhanetin çıbanbaşları kimlerdir? Yurtta Sulh Konseyi isimli rezil ve haçlı yapılanmanın ana kadrosunu, siyaset ve bürokrasi alanındaki elebaşlarını ortaya çıkardığımız gün bu sorunuz cevap bulacaktır.
Darbe başarısızlığa uğratıldıktan sonra İstanbul Yenikapı Meydanında tarihin en büyük mitingi gerçekleştirildi. Bu mitingde Sayın Bahçeli’nin tarihî nitelikte bir konuşması oldu. Bu konuşma perspektifinden de bakarak Yenikapı mitingi Türkiye için ne anlam taşıyor?
7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da vücuda gelen millî mutabakat zemini, aslında sadece özlenen bir tablonun meydanlara aksetmesinden ibaret değildir.Yenikapı Ruhu, 15 Temmuz 2016’da birlik ve bütünlüğümüzü hedef alan bölücü kalkışmaya Türk milletinin; sivili, askeri, polisi, işçisi, memuru, genci, yaşlısı, erkeği, kadını, sağcısı, solcusu, milliyetçisi, devrimcisi, Sünni’si ve Alevi’siyle verdiği ezici karşılığın siyaset platformunda tecessüm etmesidir. Orada milletimizin varlığına kasteden şer odaklarına, iş birlikçilere, bağımsızlığımıza, birlik ve beraberliğimize saldıran düşmanlarımıza karşı millî dayanışma hamlesiyle cevap verilmiştir. Türk milleti; zor günlerde daima her türlü kişisel endişeyi ve çıkarı, her türlü inanç ve itikat farklılığını, her değişik bakış açısını bir tarafa bırakmış, tarihî bir tesanüt içine girerek zor günleri aşmayı bilmiştir. Bu itibarla 7 Ağustos Yenikapı Ruhu bizim asla vazgeçmediğimiz, vazgeçmeyeceğimiz bir milli duruş ve diriliş tablosunun özetidir.