CHP İnegöl İlçe Başkanı Necmi Demir, Dünya Su Günü nedeni ile yazılı basın açıklamasında bulundu. Demir, hükümetin tarımsal sulamaları özelleştirdiğini iddia ederek, “Su yaşam hakkıdır özelleştirilemez diyoruz” dedi.
Konu ile ilgili yazılı basın açıklamasında bulunan Demir, şu ifadeleri kullandı: “1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini Dünya Su Günü olarak ilan etmiştir. Dünya Su Günü, dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasında teşvik olması amacıyla bugünü Su Günü olarak belirlemiştir. Su hayatımızda o kadar değerlidir ki, ölçülmesi de çok zordur. Suyun hayatımızdaki değerini ölçmemiz zor, bunu ancak susuz kaldığımızda anlayabiliriz, ama gün geçtikçe ihtiyaçtan daha fazla kullanılması, suyun aşırı kirletilmesi, küresel ısınma nedeni ile eriyen buzullar ve yükselen deniz seviyesi, denizlerde yaşayan bazı canlı türlerinin kirlilik nedeni ile yok olması ve besin zincirinin bozulması gibi nedenlerden dolayı Dünya Su Günü her yıl maalesef daha fazla önem kazanmaktadır. Evlerimiz, şehirlerimiz, endüstri ve tarım alanlarındaki atık suyun % 80’inden fazlasının çevreyi kirleterek doğaya geri döndüğü, değerli besin maddelerini ve diğer geri kazanılabilir materyalleri kaybedildiği için atık suyu azaltma ve yeniden kullanım yollarına odaklanılmalıdır. Türkiye kişi başına kullanılabilir su miktarı göz önünde bulundurulduğunda, su stresi çeken bir ülke olarak kabul edilir. Günümüzde, her şeyi ranta çeviren bir anlayışla ülkeyi yönetenler, şimdi de tarımsal sulamada kullanılan suyu özelleştirerek kendine yeni bir rant alanı yaratmaya çalışıyor. TBMM Tarım Orman Köy İşleri Komisyonu’nda görüşülmekte olan DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı yasalaşırsa, su kaynaklarını ele geçiren özel şirketler hiçbir sınırlama olmaksızın ücret belirleme ve bu ücreti istediği zaman tahsil etme yetkisine sahip olacaktır. Getirilmesi planlanan bu yasa ile Sulama Birlikleri de artık Belediyelere, DSİ ve özel firmalara devredilecektir. Dünya genelindeki doğal varlıkların yeniden paylaşımından ibaret sömürgeci bir saldırganlığın söz konusu olduğu görülmelidir. Çünkü günümüzde küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin temelinde de insanın mutluluk ve geleceğini hedeflemeyen daha fazla üretim ve daha fazla kar adına uygulanan politikalar vardır. Bu anlayışa göre Türkiye’nin su kaynaklarını geliştirmesi ve ekonomik kullanması gerekmektedir. Bir doğal kaynak olan suyu ticari bir şekilde özellikle tarımsal üretimde kullanan üreticilere ciddi bedel ile satma mantığı yerine kamu eliyle oluşturulacak su yönetimi ile toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yönetmek gerekir. Bu nedenle su yönetimi özel mülkiyete ve piyasanın koşullarına bırakılamaz. Türkiye’nin üretim politikalarını yeniden hayata geçirebilmesi için verimlilik politikalarına da önem vermesi gerekir. Verimlilik artışını sağlayan en önemli etkenin de tarımda sulama olduğu bilindiğine göre, suyun etkili ve etkin kullanımı için her aşamada Devletin su yönetiminde aktif rol oynaması gerekir. Eskiden her mahallesinde çeşmelerin olduğu ve musluk sularından kaliteli, içilebilir suyun aktığı Bursa’ya önce su şirketleri girdi. 1980 sonrası suyun ticarileştirilmesi sürecinde başlayan uygulamalar sonucu artık Bursa’da sokak çeşmeleri bulmak mümkün değil ve musluklardan akan su eskisi kadar temiz değil. Bugün kentteki işletme sayısı 6’sı doğal mineralli, 19’u doğal kaynak, biri içme suyu üreten firma olmak üzere toplam 26’ya ulaşmış durumda. Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi her ne kadar ‘Su Şehri Bursa’ sloganını kullanıyor ve bu isimle bir de dergi çıkarıyor olsa da Bursa’nın zaten azalan, ticarileştirilen ve kirlenen su varlıkları son aylarda daha da büyük bir tehlike altında. Buradan bir kez daha dünyanın en güzel ve kaliteli suyuna sahip olduğumuz bölgemizde su kaynaklarının kurutulmaması için tüm yetkililere çağrıda bulunuyor ve su yaşam hakkıdır özelleştirilemez diyoruz”