Tasavvuf rüzgârı mest etti

Kutlu Doğum Haftası programları kapsamında Şef Diler Yalaza yönetiminde İnegöl Belediyesi Erkekler Tasavvuf Müziği Korosu konseri gerçekleştirildi. Birbirinden güzel eserler konsere katılanları mest etti.

Yayınlama: 16.04.2014
1.795
A+
A-

Kutlu Doğum Haftası programları kapsamında geçtiğimiz Pazartesi akşamı saat 19.30’da Belediye Kültür Sarayı’nda Şef Diler Yalaza yönetimindeki İnegöl Belediyesi Erkekler Tasavvuf Müziği Korosu konseri gerçekleştirildi.

 

Konsere Belediye Başkan Yardımcısı Alper Taban, Belediye Başkan Yardımcısı Gülhan Şahin, İlçe Müftüsü Bayram Canbey ve çok sayıda konuk katıldı. Bir birinden güzel eserlerin seslendirildiği konserin ardından Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Pay ‘Din ve samimiyet’ konulu bir konferans verdi.






 

İMTİHAN OLMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ

Zaman ayırarak programa katılan herkese teşekkür ederek konuşmasına başlayan Salih Pay şunları söyledi: Din ve samimiyet… Samimiyet dediğimiz zaman ihlâs ile alakası var, takva ile alakası var, ihsan ile alakası var. Çok geniş bir konu… Bu geniş konuyu sizlere özetleyeceğim. Samimiyet konusunu anlamaya yönelik olarak 3 ayet ve 1 Hadis-i Şerifin uygun düştüğünü gördüm. Ayetlerden biri; ‘Sizlerden birine ölüm vakti geldiğinde, Azrail kapınıza geldiğinde şöyle dersiniz, Ya Rabbi! Ne olur bir müddet daha ver, bir imkân daha ver de kendime çeki düzen vereyim. Senin verdiğim rızıklardan tesaddukta bulunayım’. Bir ayeti kelime bu. Bunu biz söylemiyoruz, Kur’an söylüyor. İkinci ayeti kelime hepinizin zaman zaman okuduğu veya duyduğu Mülk Suresi’nden. Allah ölüm ve hayatı yarattı. Niye yarattı ölüm ve hayatı? Dünyaya gelirken bize sormadılar, bize sorulmadan geldik dünyaya ve dünyadan ayrılırken de yine bize sorulmayacak. O halde dünyaya niçin geldik. Allah hayatı ve ölümü niçin yarattı? Ayeti kelime bunu söylüyor. Bakalım hanginiz daha iyi davranacak, daha samimi davranacak, daha salih ameller işleyecek. Bunu imtihan için. Bir üçüncü ayeti kelime Ankebut Suresi’nde. Şimdi sorsak size Müslüman mısınız? Elhamdülillah. Hiç şüphesiz hepimiz ‘Müslümanız elhamdülillah’ diyeceğiz. Ama ayeti kelime bize bir şeyi hatırlatıyor. Buyuruyor ki; insanlar hiç imtihana tabi tutulmadan ‘İman ettik’ diyerek kurtulacaklarını mı zannediyorlar. İman etmek, mümin olmak çok güzel bir şereftir, büyük bir nasiptir, büyük bir meziyettir ama iman ile birlikte envai çeşit imtihanlar vardır. İmtihan olmaya da devam edeceğiz.

 

İMAN ETMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ

Vefat hadisesi gerçekleşince insanı mezara kadar 3 şey takip eder. Birincisi yakın akrabalar, gözyaşı döken eş, dost, akraba, çocuklar. Malı, mülkü, makamı sembolik olarak insanı mezara kadar taşırlar, arkadaşlık yaparlar. O kadar vefasız değiller ama vefa orada bitiyor. Kabre girildiğinde, toprak örtüldüğünde o vefa kalmıyor. Tek arkadaş kalıyor. O da insanın ameli. Amel, dünyada yaptığımız işler kalıyor. Amel diyince iki tane özellik ön plana çıkar. Şimdi sizlere o ameli, kabirde bize arkadaşlık edecek olan amelin nasıl bir amel olduğunu hatırlatmaya çalışacağım. Kur’an-ı Kerim’de şunu görüyoruz; Allah’a inanın, Allah’a iman edin ve salih amel işleyin. Demek ki amel diyince iki tane özellik ön plana çıkıyor. Amel bir kere iman dairesinde bir anlam ifade ediyor. Şayet mümin isek amel işlemeye başlıyor. Mümin değilsek en güzel diye düşündüğümüz amellerin bile Allah katında hiçbir değeri söz konusu değildir. İkincisi amelin salih olması lazım. ‘İman ettik’ demek de o kadar yeterli değil. O zaman imanı sorgulamamız gerekiyor. Bizi salih amelle birlikte cennete taşıyacak, kabirde bize arkadaşlık yapacak olan iman nasıl olmalıdır. Mümin olduğumuzdan dolayı haz alıyor musunuz? Gayrimüslim arkadaşları görüyorsunuzdur, davranışlarını görmüşsünüzdür. Onların davranışları ile sizin davranışlarınızı koyun. Sizin mümin olarak o gayrimüslimden görünüşte bir farkınız var mı? Varsa o fark nedir? Yani imanımız bizim davranışlarımıza yansıyor mu, yansıyorsa ne kadar yansıyor? Bu sorunun cevabını herkes kendi kendine verebilir. Biz Hz. Peygamber’e kulak verelim. Hz. Peygamber, imandan haz alma konusunda bize bir kopya veriyor ve şöyle buyuruyor; ‘Eğer imandan haz almak istiyorsanız, imanın o halavetine kavuşmak istiyorsanız Allah’ı ve Resulü her şeyden çok seveceksiniz’. Herkes sevdiği ve kızdığı şeylere baksın. Seviyorsak Allah için mi seviyoruz, kızıyorsak Allah için mi kızıyoruz? Yoksa dünya işleri ile ilgili hoşunuza az giden veya gitmeyen hususlar nedeni ile mi kızıyoruz. Küfre düşme konusunda, şirke düşme konusunda hiç tereddüt yaşadık mı? Acaba şu yaptığım iş beni imandan çıkarır mı veya şu yaptığım davranış şirke girer mi şeklinde hiç soru sorduk mu kendimize? Bence sormamız gerekiyor. Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor; ‘Şurada bir ateş yanıyor olsa cayır cayır, sıcaklığı da 3-5 metreden hissediliyor olsa o ateşe atılmaktan, ateşe kazayla düşmekten ne kadar korkuyorsanız ve şirke düşmekten de o kadar korkuyorsanız işte imanın tadına erebilmişsiniz demektir. İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Cennete girmek için iman etmek gerekiyor. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek iman ile bağlantılı, cennete girmek iman ile bağlantılı, insanların, Müslümanların birbirlerini sevmeleri, Allah için sevmeleri yine iman ile bağlantılıdır.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş