İŞTE OSMANLI MEDENİYETİ

“Medeniyetin Mimarlarından Fatih Sultan Mehmet Han” söyleşisi için İnegöl’e gelen Şair Yazar ve Eleştirmen Serdar Tuncer, “Cihan padişahı eline kılıcını almış, adaletle muhabbetle cihan önünde diz çöktürmüş. Sonra gelmiş, elline tespihi almış gönül padişahının önünde diz kırmış. Cihana diz çöktürdüğü için büyük değildir, ehlinin önünde diz çöktüğü için büyüklerdir. Yavuz merhum bunun şiirini yazmış, Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavgâ imiş, bir veliye bende olmak cümleden a’lâ imiş” dedi.

Yayınlama: 26.12.2016
1.391
A+
A-

İnegöl Belediyesi’nin organize ettiği, “Medeniyetin Mimarlarından Fatih Sultan Mehmet Han” söyleşisi hafta sonu gerçekleştirildi. Kent Müzesi Konferans Salonu’nda düzenlenen söyleşiye çok sayıda vatandaş katılırken, salona sığmayan vatandaşlar konferans salonunun dışından programı takip etti.

 

OSMANLI’DA PADİŞAHLAR DİN GİBİ SEVİLİR






Söyleşi programı başlamadan Osmanlı ve Cumhuriyet ile ilgili sade ve açıklayıcı bir dille vatandaşlara seslenen Serdar Tuncer, “Tarihimizi istedikleri gibi bilmemizi istiyorlar. Bir gün hocama sormuştum. Bu iş nerede başlamış? Kanuni döneminde başladığını söylemişti. Avusturya Macaristan Elçisi İstanbul’da, o adama soruyorlar; ne yapacağız da biz bu Osmanlı’yı yeneceğiz. Yazdığı mektup kitaplarda var. Adam çok net  bir şey söylüyor. Çok uzun ama kısaca konumuz ile ilgili olan kısmı söyleyeyim. Yenmemiz çok zor diyor. Onlar yenmeye alıştılar, biz yenilmeye alıştık. Bunu değiştirmemiz çok zor ama bu adamlar Padişahlarını din gibi severler. Yenmek istiyorsak, dini ellerinden almamız lazım.  Dinlerinden uzaklaştırmamız lazım. Bunun için yapacağımız ilk şey de Padişahları onların gözünde kötülemek olmalı diyor. Bakın 1500’lü yıllardan bahsediyorum. Devletin en zirvede olduğu zaman Kanuni devri. Başlamışlar padişahları kötülemeye. Bunu nasıl yapmışlar? Yazdıkları kitaplarla. Şunu yapmamışlar; baştan sona Kanuni’yi kötüleyen bir kitap yazsa, millet diyecek ki; “Biz bir din biliriz bir de padişah, bin yıl ömür versin hazreti Allah”… Bunu yapamazsın diyecek. Onun için Kanuni’yi öven bir kitap yazmışlar ama içerisine 5-10 sayfa karıştırmışlar. Fatih’i anlatan bir kitap yazmışlar, 3-5 sayfa lüzumsuzlukla doldurmuşlar. Yavuz’u anlatan bir kitap muhteşem söylüyor ama ayrı bir şeyler sıkıştırmışlar. 5 Asırdır o araya sıkıştırdıkları şey büyümüş, kar topu çığ gibi bir hale gelmiş, en son karşımıza ‘Muhteşem Yüzyıl’ olarak çıkmış. En basit misali bu. Biz de uzaklaşmışız.100 Evvel Cumhuriyet kurulurken, her rejim kendisini kabullendirmek adına, kendinden evvelkine kötü demek mecburiyetindedir. Çünkü bir rejim gelse, benden evvelki de iyiydi dese, o zaman adama derler ki sen niye geldin. Bu da bizi bir açmazın içine itmiş. Nasıl? Cumhuriyeti çok sevmenin birinci şartı; Osmanlı’yı hiç sevmemek olmuş senelerce. Ama tam tersi de olmuş. Osmanlı’yı çok sevenlerde Cumhuriyeti sahiplenmemişler. Halbuki devlet dediğiniz şey de bir ağaç gibi. Köküyle, gövdesiyle, çiçeğiyle ağaç. Selçuklu kök, Osmanlı gövde, Cumhuriyet dal ve çiçek. Ne birisi için diğerinden vazgeçmeye gerek var. Ne biri bir şey dedi diye diğerini kötülemeye hacet var. Üçü de bizim. Selçuklu da bizim, Osmanlı da bizim, Türkiye Cumhuriyeti de bizim. Hamdolsun oraya yavaş yavaş geldik” dedi.

 

MEDENİYET

Son zamanlarda sıkça kullanılan kelimelerden birinin de medeniyet olduğunu ama bunun anlaşılır bir cümle ile anlatılamadığını de belirten Tuncer, “Medeniyetin mimarlarından ilki; Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerini hocamla konuşacağız. Medeniyet son zamanlarda duyduğumuz bir hikaye. Herkes bir medeniyetten bahsediyor. Biz büyük bir medeniyetin varisiyiz diyorlar mesela. İslam medeniyetinin Osmanlı yorumu diyorlar yahut. Ama  emin olun ne medeniyet diyenler, medeniyetin ne olduğunun farkında olduğu için bunu söylüyorlar, ne de dinleyenler… “Medeniyet diye bir şey var iyi bir şey” diyorlar. Ne o medeniyet? Medeniyeti Osmanlı’yı anlatırken belki şu şekilde anlatmak mümkün en özet cümle ile; Selimiye’nin kubbesi Itri’nin bestesi, Yesari’nin hattı, Akşemsettin’in nazarı, Yavuz’un duruşu, Fatih’in bakışı, Şeyh Edebali’nin duası, bütün bunları hülasa etseniz ortaya çıkan öz; İslam medeniyetinin Osmanlı yorumu. Ve bunlar bir tespihin taneleri gibi. Hani tespih kopsa bütün taneler ardı ardına gider ya, bu da elimizden gitmiş. 500 Sene evvel konuşulan Türkçeyi bugün anlamadığımız için Selimiye’nin kubbesini taş zannediyoruz. Taş değil mi, değil. Taşta asırlık bir medeniyetin nabzı atıyor, canlı. Selimiye’ye taş diyen taş olsun. O kubbeyi taş zannedince, Itri’nin bestesini gürültü zannediyoruz. Onu gürültü zannedince Yesari’nin hattı çizgi oluyor, Akşemsettin’in nazarı kalmıyor, Şeyh Edebali’nin duası.. Ortada hiç bir şey yok. Bir medeniyet varmış bir zaman diyip geçiyoruz” şeklinde konuştu.

 

FATİH SULTAN MEHMET HAN

“Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, bu medeniyetin manilerinden bir tanesi. 21 Yaşında, İstanbul’u fethetmiş. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in müjdesine nail olmuş” ifadeleri ile konuşmasını sürdüren Tuncer, “7 Dil biliyor. Şahin topları bizzat kendisi çizmiş, fetihte. Büyük komutan, Ülkenin yüzölçümünü 2.5 milyon km2’ye çıkarmış. Savaşlar falan bu kadar… Fatih bir başka açıdan bakılmaya aslında muhtaç. Bahçivan Fatih. Sarayın bahçesinde elinde makas, güllerle uğraşan Fatih. Fatih bir şair. Avni mahlasıyla, kocaman kütük gibi bir divan yazan bir şair. Harita meraklısı, harita koleksiyonu var. Müthiş bir kütüphanesi olan adam. Zeki bir adam. Tebdil  kıyafet halkın arasında yürüyormuş, padişah bazen bir derviş kılığında, bazen bir tüccar kılığında halkın arasına karışıyor. Ne var ne yok şehirdeki duruma bakmak için. Bir gün böyle gezerken, birisi koluna girmiş, “Hünkarım tanıdım” demiş. Ses etme demiş Fatih. Adama, “Ses etmem ama bir şartla. Allah124 bin peygamber gönderdi. Hepsinin hatırına bir altın isterim” demiş. Fatih bakmış isimlerini say demiş. Saydığın isimler kadar altın vereceğim demiş. Şimdi 124 bin peygamber var ama sen kaçını biliyorsun. İşte böyle bir fatih. Daha kundakta bebekken, 2. Murat babası Hacı Bayramı Veli Hazretlerine soruyor;  “Efendim fetih bize nasip-i müesser bize nasip olsa mı ki?” Çünkü daha Osmangazi ile başlamış, her biri İstanbul’u fethetme derdine düşmüş. Fatih kundakta bebek. Hacı Bayram Sultan demiş ki, “Hünkarım sizi bilmem amma, bel ki Şehzade Mehmet ile bizim köse Akşemsettin’e nasip olsa gerektir”. Akşemsettin medresede talebe. Ve ilk zamanlardan beri yanında Fatih’in. Fatih 10’lu yaşlarda yaramaz, ele avuca sığmaz bir çocuk, 2. Murat kızmış, “Bu çocuk adam olmaz” demiş. Akşemsettin gülmüş, “Peder ne der, kader ne der” demiş. Böyle bir Fatih tablosu. Yanlış bir tablo var, Fatih atın üstünde, Akşemsettin’de atın arkası sıra yürüyor. 10 Senedir anlatıyorum. Böyle bir şey yok. Fatih bir yanda Akşemsettin bir yanda atın üzerinde. Kimseyi inandıramadım. En son sayın Cumhurbaşkanı anlattı, millet inandı iyimi. Cumhurbaşkanı bir şey diyince inanıyoruz. Aslında millete anlatacağına, Cumhurbaşkanına mektup yazacaksın, efendim şu var, şunu da aradan çıkarıversen falan… Aslı nasıl olmuş; Bizans’ın kızları yolun iki yanına dizilmiş, ellerinde çiçekler Akşemsettin önce olmak üzere Fatih ile önde şehre giriyor, Bizans’lı genç kızlar Padişaha çiçek atıyorlar. Fatih toy bir adam, Akşemsettin heybet bakar abidesi, demişler ki padişah budur herhalde, çiçekleri Akşamsettin Hazretlerine atmışlar. Mübarekte mahcup eliyle işaret ediyor Fatih’i gösteriyor. Durumu Fatih fark edince, “Hünkar biziz amma çiçekler ona layıktır” diyor. Çünkü o gönül fatihi olmasa, İstanbul Fatih’i olmayacak zaten. Bütün bir Osmanlı’da öne çıkan tablo bu”

 

BİR VELİYE BENDE OLMAK CÜMLEDEN A’LÂ İMİŞ

Tuncer, konuşmalarını şu ifadelerle tamamladı: “Osmangazi’yi anlatmak istiyotsanız, Şeyh Edebali Hazretlerinden bahsedeceksiniz. Emir Sultan’sız Yıldırım Bayazıt olmaz, olmayacağını bileceğiz. Hacı Bayramı Veli hazretleri olmasa, 2. Murat yok. Yahya Efendi yoksa Kanuni, İdris-i Bitlis-i Kemal Paşazade yoksa, Yavuz yok. Aziz Mahmud Hidai Hazretleri yoksa, Sultan Ahmet Han yok ve sonrasında gelen 3 padişah yok. Bir cihan padişahı var, bir de gönül padişahı. Cihan padişahı eline kılıcını almış, adaletle muhabbetle cihan önünde diz çöktürmüş. Sonra gelmiş, elline tespihi almış gönül padişahının önünde diz kırmış. Cihana diz çöktürdüğü için büyük değildir, ehlinin önünde diz çöktüğü için büyüklerdir. Yavuz merhum bunun şiirini yazmış, “Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavgâ imiş, bir veliye bende olmak cümleden a’lâ imiş”

 

21. YY’DA FATİH’İN BÜTÜN ŞAHSİYETİNİ ÖLDÜRDÜK

Serdar Tuncer, bu kısa girişin ardından Fatih Sultan Mehmet’i anlatmak üzere Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’i sahneye davete etti. Konuşmasına en çok rahatsızlık duyduğu dönem filmleri ve dizilerinden söz ederek başlayan Şimşirgil, “21. Yüzyılda bir Fatih filmi çekebildik ve Fatih’in şahsiyetini öldürdük. İnsan bunlara gerçekten üzülüyor. Bu nede? İşte bu bizim maalesef 2 asırdır tarihimizin doğru öğretilmediğinin, doğru öğrenmediğimizin, hataların genlerimize kadar işlendiğinin bir resmidir. Yanlışı genlerimize işlemişler. İşte bir Muhteşem Yüzyıl izledik, neticesi belli. Hiç olmazsa Fatih’in şahsiyetini doğru bir şekilde verebilseydik orada. Doğru bir tek karesi olmayan bir dizi ve Fatih’in bütün şahsiyetini öldüren bir film. İnsanı üzen de bunların bir tarih danışmanları var. Kitaplarında doğru olanları yazıyor ama filmlerinde neden doğruları göstermiyorsun” dedi.

 

TARİHİMİZİ DOĞRU ANLATAN DİZİ VE FİLMLER ÇEKMELİYİZ

Şimşirgil, günümüzde etkisi yüksek olan dizi ve filmlerle ilgili düşüncesini de paylaşarak “Kitap muhakkak olmalı ve yazılmalı. Ama bugün gençlerimizi en çok etkileyen şeyler diziler ve filmlerdir. Tarihimizi doğru anlatan dizi ve filmler çekmeliyiz” şeklinde konuştu.

 

İKİ BAŞLILIĞIN OLDUĞU YERDE HERKES KÖLE OLMAYA BAŞLIYOR

Ahmet Şimşirgil, Fatih Sultan Mehmet’i de İnegöllülere tüm detayına kadar anlattı. Osmanlı’da ilk darbenin 2. Mehmet’e yapıldığını kaydeden Şimşirgil, iki başlı yönetimin olumsuzluklarını Fatih’in hayatından örneklerle anlatarak şöyle konuştu: “Henüz Fatih değildi o dönem. Babası orada kendi orada. İkiliği görüyor musunuz? İşte iki başlılığın olduğu yerde herkes baş, herkesin baş olduğu yerde herkes köle olmaya başlıyor. Bir başın olduğu yerde herkes efendidir. Bir baş gibi durmasak, bugün yok olmuştuk. O dönem 12 yaşında bir genç Mehmet. Çandarlı diyor başımızda tecrübeli birinin olması lazım. 2. Mehmet buradaki durumu görüyor. 12 yaşında bir gencin ona verdiği cevabı ben tarihimize altın harflerle yazardım. Duvarlarımıza yazılmasını isterdim. Ama maalesef biz bunu hiç okumadık, hiç duymadık. Tüm idarecilerimize ders niteliğinde bir cevaptır. ‘Evvelen fikir ahiren amel gerekmez miydi?’ diyor. Önce düşünmeli sonra işlemeliydiniz. Siz beni tahta davet ederken düşmanın geleceğini hiç düşünmediniz mi? Benimle bir savaşa cesaret edemiyorsan neden beni tahta çağırdın. Düşman geliyor git, düşman gitti gel. Böyle bir devlet idaresi mi olur? Bunu söylüyor 12 yaşındaki Mehmet. Fakat onun artık kendisinin emrinde tam çarpışmayacağını da biliyor. Çünkü babanı isteriz dedi. Bu adam Sadrazam, bu adam ordunun başı. Bunun üzerine babasına haber gönderiyor. Bunu tarihte okuduk ama günümüzde maalesef yıkıyorlar, yok diyorlar. Bir de böyle tarihçiler var. Halbuki neden geldi 2. Murat? Neden savaştı Varna’da? Gönderdi diplomatını padişah. Şahit beysen ordunun başına geç dedi. 2. Murat’ın hakkını yemiyorum burada, dedi ki gelen diplomata beyiniz var gidin çarpışın. Bana niye geldiniz. Bunun üzerine dedi ki diplomat beyimiz var ama hala seni bey bilenler var. Başımıza bıraktıkların hala seni bey biliyor. Şayet beysen gel orduların başına. Şayet bey değilsen, beyimiz emrediyor orduların başına geç. Çünkü o genç padişah bu ikiliği gördü. Durduk yere çağırmadı babasını. 2. Murat Han genç padişahın, oğlunun bir komutanı olarak savaştı. Yeniden geri döndü fakat bu defa da orduyu ayaklandırdı Çandarlı. Ayaklananları da bastırdı fakat ayaklanma sırasında babasına yeniden haber gönderdi. 2. Mehmet ayaklanmaları bastırıp ava bile çıkmıştı 2. Murat geldiğinde. Fatih avdan döndü, baktı ki babası tahtta oturuyor. Elini öptü ve hayırlı olsun diyerek bir kez daha Manisa’ya döndü”

 

12 YAŞINDA DA 19 YAŞINDA DA İSTANBUL’U DÜŞÜNÜYORDU

“19 yaşında 2’nci kez geldi. 12 yaşında da İstanbul’un fethini düşünüyordu 19 yaşında da İstanbul’un fethini düşünüyordu. Geldiği gibi de topum var ordum var demedi 2 yıl hazırlık yaptı. O Şahi topların çizimlerini, balistik hesaplarını bizzat Fatih yaptı. Ne yazık ki biz bunu tarihlerde okumadık. Beni filmde en çok üzen noktalardan biri de bu oldu. Biz hala Macar Urban’ı duyduk orada. Hatta bir de Macar Urban’a bir yardımcı yetiştirdiler. Böyle birini de tarih bile yazmamıştır kızı Era’yı çıkardılar bide. Hala biz Fatih’in bir makine mühendisi olduğunu öğrenemedik. O topların birini Macar Urban döktü, 3 tanesini de Osmanlı’nın mühendisleri. Bunları kimse yazmıyor. Savaş sırasında da Macar Urba’nın döktüğü top ilk haftada çatladı. Kullanılamadı. Osmanlı’nın mühendislerinin döktüğü toplar çatlamadı. Bunun tam tersi olsa herkes öğrenirdi. Ama Osmanlı’nın başarılı gösterilmesini istemiyorlar”

 

AKTAŞ; “HER ALANDA BÜYÜK BİR MÜCADELE İÇERİSİNDEYİZ”

Programın sonunda 3 izleyici Ahmet Şimşirgil’e soru yöneltti. Soruların da cevaplanmasıyla söyleşi son bulurken, programın sonunda sahneye çıkan Belediye Başkanı Alinur Aktaş kısa bir konuşma yaptı. Güzel bir program icra edildiğini belirten Aktaş, “Güzel bir gece olduğuna inanıyorum. Çünkü konuşulan zatı muhterem Osmanlı’nın en görkemli ve en özel padişahlarından biri Fatih Sultan Mehmet’ti. Hocam da geçmişle günümüzü buluşturarak olayı çok güzel aktardı. Kurtuluş savaşından sonra en büyük savaşın şuan verildiğini ve bu hassasiyetin en az 4-5 ay devam edeceğini kimse aklından çıkarmasın. Fakat bu defa süreç çok ilginç geçiriliyor. Normal hayat devam ediyor. Yatırım yapan sanayiciler yatırımlarını yapmaya devam ediyor, ticaret, ihracat hepsi gidiyor. Ama şuanda gerçekten her alanda çok büyük bir mücadele içerisindeyiz. Biz şuanda ülke olarak da fiili olarak savaşın içerisindeyiz” dedi.

 

SURİYE’DE OLMAK ZORUNDAYIZ

Türkiye’nin Suriye’de ne işi var şeklinde yapılan eleştirilere de burada cevap veren Aktaş, “El Bab’ta şehit olan 16 askerimiz ki bunların 2’si Bursalı. Evet, birlerine göre ne işimiz var Suriye’de. Biz Suriye’de olmak zorundayız. Bunların amacı Suriye’yi hallettiler buraya gelecek sıra. Ve gerçekten ülke yöneticilerimiz başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere çok dirayetli bir duruş sergiliyorlar. Bu yönden tüm arkadaşlarımızın çok bilinçli olması lazım. Allah yöneticilerimizin basiretlerini, dirayetlerini arttırsın” diye konuştu.

 

Konuşmalar sonrası Başkan Aktaş ve AK Parti İlçe Başkanı Adem Demirel Serdar Tuncer ile Ahmet Şimşirgil’e plaket takdim etti.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş